Ask

Gerçektende birileri parmagi ile bir yerleri adres gösteriyor, sonrada ülkenin en çok okunan kitaplari ve yazarlari arasinda yer aliveriyorlar.
Bizim gibi yazarlara da; “sen onlari bos ver yaz!” diyorlar.
Yazmak; tabii ki okunmak, ünlü olmak, begenilmek gibi kavramlarin disinda gerçeklesen; insan duygularinin, bir yanar dag patlamasi gibi bir süreç sonucu ortaya çikardigi sanatsal ürünlerdir.
Yazar, yazdiklarinin bir eser olarak yayinlanacagi felsefesiyle yazmaz. Duygularinin, bilgisinin, yüreginin kaleme alinmis, yaziya dökülmüs halidir.
Birçok eser bu temelde deger bulur, sanatsal, edebi ve düsünsel degeri temelinde yayinevinden çikar, kitapçilarin raflarini doldurur, okuyucularini bekler.
Kitaplarin ne anlattigi çok önemlidir.
Bir çok kitap isledigi konuya göre okuyucunun ilgisini toplar veya toplayamaz. Ülkede siyasi ve güncel kitaplar her zaman ilgi toplamistir. Romanlarda ise tutturmak önemlidir. Örnegin, “Ince Memed”  gibi.
Kisisel fikrim, “her kitap okunmalidir”
Bu temel fesle ile son yillarda çokça öne çikmis veya çikarilmis yazarlardan biri olan Elif Safak’in, “Ask” romaninin üzerinde durmak istedim.
Arkadas çevremde en çok okunan ve konusulan bir kitap olmasi nedeniyle, okumak gerektigini düsünerek kitabi aldim ve kisa sürede okudum.
“Babam ve Piç” kitabinin çok iyi bir dili vardi. “Ask” içinde ayni seyi söyleyebilirim. Çok rahat okunabilecek bir kitap.
Isledigi konu çok ilginçti. Kirk yil düsünsem aklima gelmez türündendi. Ilk sayfalarda okuduklarim alintimi ki diye düsünerek, diger sayfalara geçtim ama sonuna kadar ayni tarzda devam etti.
Kitaptan ögrendiklerim oldu.
Konya’yi ve Bagdat’i ögrendim.
Isin inanç kismi da tarihi süreç olarak baktigimda etkiledi.
Bin iki yüzlü yillar gözümde canlandi. Vay be! O tarihlerde din sorgulanmis, farkli inançlar benimsenmis, tasavvuf felsefesi bir çok yerde hüküm sürmüs.
O yillarda Bagdat, medeniyetin merkeziymis.
Araplar hakkindaki ön yargilarim biraz olsun degisti. Demek ki, hep geri kalmis bir toplum degilmis dedim. O çaglarda
Araplar, çagdas ve ilericilermis.
Konya, o dönem çok güzel bir sehir, bir çok kültür bir arada, halklar baris içindeler.
Mevlana’nin esi bir Hiristiyan asilli.
Sufi’lik kabul gören, hos görüyle bakilabilen, duygu ve düsüncelerinin rahatlikla dile getirildigi bir felsefe. Günümüzde halen o dönemdeki kadar rahat ifade edilememekte olmasi, ne kadar ileriye gittigimizin bir göstergesidir.
Geçen bin yila ragmen ülkede çok fazla bir sey degismemis. Hatta o dönemin gerisine düsülmüs.
Mevlana’nin düsünceleri çok hos ve evrensel degerler ölçüsünde.
Elif Safak’in böyle bir konuyu ele almasi çok önemli.
“Yikamakla çikmayan tek pislik kalplerde yag baglamis haset ve art niyettir.”, dogru sözü “Su hayatta daha çok sey bilen insanlar daha durgun, daha dingin olur.” evrensel dogrusu, “Güzellik insanin kendisindedir” vurgusu, “yanmak”, “hazir olmak, “arinmak” günümüz insaninin en çok ihtiyaç duydugu degerlerdir.
“Zaten hayatta hiçbir konuda sabit fikirli ve kati olmanin geregi yoktu; zira yasamak demek habire degismek demekti” diyalektik bir gerçeklikti.
Ask’ta eksik olan ise; edilgen degil etken bir insan ruhunun öne çikmamis olmasidir.
“Basli basina bir dünyadir ask. Ya tam ortasindasindir,merkezinde, ya da disindasindir, hasretinde.”
YORUM EKLE

banner284