BEN YAZINCAYA KADAR…

Çoğumuz tembel meşrepli olmasak da zaman zaman öyle olanlara imrenir; keşke bende onlardan biri olsaydım, diye içimizden geçirir miyiz bilmiyorum.
Rus yazar Goncarov’un roman kahramanı Rus soylusu Oblomov kendisi için hep yeni projeler düşünür, fakat tembelliğinden bunları bir türlü gerçekleştiremez. 1859 yılında yayınlanan romanın sinema filmini yaklaşık 40 yıl önce izlemiştim. Çok da iyi hatırlayamıyorum ama; filmin ortalarında kahramanımızın karısı vefat eder. Defin sonrası taziyeleri kabul ederken dostlarından biri biraz da acıyarak: “Bundan sonra ne yapacaksın?” diye sormuş, Oblomov, ben ne yapacağımı biliyorum, der gibi acele etmeden muzipçe gülümser ve sakin bir ifadeyle: “Dinleneceğim…” diye dili ile dişinin arasında mırıldanır. Gerçekleştirmek istediği projelerden biri buydu belki. Çok da iyi hatırlamıyorum dedim ya, belki de eşi ölünceye kadarki sürdüğü hayat onu yormuştu.
Filmin bir sonraki sahnesi aynen şöyleydi: Oblomov kahramanımız konak evinde bir büyük yatakta yorganı çenesine kadar çekmiş durumdadır. Yatağın üzerini, sağını, solunu zorunlu yaşam malzemeleriyle donatmış (lazımlık dâhil vardı herhalde), tavana kurdurduğu ipli makaralı düzenekle ipin birini çekiyor ekmeği, birini çekiyor suyu eline ağzına kadar ulaşıyordu.
Eşi ölmüş, fakat o mutsuz değildi. Oblomov kardeşimiz, yüzünde o hiç eksik olmayan mütebessim ifade ile, gözlerindeki o baygın sakinlikle ve yumuşak yatağına gömülü olmaktan sonsuz mutluydu.
Şu an yazdığım konudan etkilenmiş olacağım ki, gerinip esnemekten; Ben Yazıncaya Kadar, başlıklı yazımın konusuna bir türlü giremiyorum. Bulaşıcı mı ne…? Bir sakin hiperaktif olarak iş bu durumdan pek de şikâyetçi olduğumu söyleyemem. Bu geçici ataletin tadını çıkarıyorum belki.
Derdim neyse; nadiren bir şey yapmadan, bir iş halletmeden, bir şey üretmeden geçirdiğim bir günü, ömürden giden bir günden çok, yaşama gayemi kemiren en büyük kemirgen adlettim hep, zorum neyse. İşte pekâlâ, yatıp aşşa giden tembelzâdeler içinde dönüyor bu adaletsiz dünya. Tapırdayıp duran aktifzedeler içinde. Garamanlı’nın diyişiyle: yatanda yimiş yarım ekmek, tere batanda.
Bugün yazının asıl konusuna giremeyip kenarında gezinsem de, gazete köşesinin sınırlı hacmini düşünmek durumundayım. Değilse, tembelliğin tadını çıkarmaktan, bu keyfi uzatmaktan en az pirimiz Oblomov kadar sulh ve sükûn içindeyim. Küpte yatıp dinlenen paralar gibi son derece mutlu, mesut ve bahtiyarım.
Keşke, okunmadığını bile bile, ayda yılda bir seyrek sapan değil de haftalık yazabilseydim. Planlayıp yazmayı düşündüğüm konu ve hizmetleri bir bir yazabilseydim. Yukarıda dediğim gibi 10-15 yıl önce planladığım; Karaman Mevlana Törenleri’ne Konya’ya Ortak Olmalıdır, Törenler Karaman’dan Başlamalıdır, yazımı 10-15 yıl evvel tembelliği bırakıp yazmalıydım.
Şehre Kapalı Pazar Yerleri Yapılmalıdır, başlıklı yazımı silinip silkinip yazmalıydım.
Şehir yazılarımı toptancı bir anlayışla değil de, Birinci TOKİ Yolu Aydınlatılmalıdır, Doğu Kışla’ya Kavşak ve Refüj Yapılmalıdır. Atıl durumdaki Demiryolu Üst Geçidi Yıkılmalıdır, Yerine Alt Geçit Yapılmalıdır, ana başlığı ile ve perakendeci bir anlayışla altını çize çize yazmalıydım.
Belediyemizin bugün şehir mezarlıklarında yaptığı büyük devrimi ve cenaze defin taziye hizmetlerini A’dan Z’ye gerçekleştirdiği devrim üstü hizmeti, Mezarlıklarda Planlı Define Geçilmelidir, yazımı da kısık bir sesle değil, titreyip kendime dönerek yüksek bir sesle yazmalıydım.
Daha nice ana hatları, çatısı hazır yazı planlarım var ki; Garibim büyüklü küçüklü projeler kendilerine sıra gelinceye kadar yine ilgililer tarafından bir bir gerçekleştirilecektir. Beni bekleyecek değiller elbet. Kimse bu fakire güvenmesin, güvenip de darı ekmesin. Beni yazacak diye durmasın, ne yapacaksa hemen yapsın. Bazı günler tembellik hakkımı kullanıyor olabilirim. Yerli Oblomov’lara sevdiğim bir Tembel-Yorgun Adam Yasası’ndan birkaç madde hediye ediyorum. No’lacak canım, elimize mi yapışır sanki:
1-Çalışmak yorar
2-İnsan yorgun doğar ve dinlenmek için yaşar.
3-Gündüz dinlen ki, gece rahat uyuyabilesin
4-Yatağını, kendini sever gibi sev
5-Yarın yapabileceğin işi bugünden yapma
6-Dinlenen birini görünce, otur ona yardım et
7-Oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak imkânın varsa oturma
8-Çalışma isteği duyunca bir yere otur ve bu isteğinin geçmesini bekle
9-Tembellikten kimse ölmemiştir.
Dün, tembelliği, hele hele geçici tembelliğin insana ilham kaynağı olup yazı yazdırabileceğine inanmazdım. Bugün tembelliğin kötü bir şey olmadığını anlamış bulunuyorum.
Hâsılı üstadımız Oblomov böyük adammış.
Kötü bir eylemi eylemsizliği övmekten başım kanunla derde girmez inşallah.
YORUM EKLE

banner284