BİR GÖRÜNDÜ BİR KAYBOLDU! 

Hükümetin yeni ekonomik programı için ABD’li McKinsey Danışmanlık Şirketi ile anlaşması eleştirilere konu olmuştu; eleştiriler karşısında Hazine ve Maliye Bakanı, “Yorumlar cehaletten değilse ihanettir.” Demişti. Ama birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı, “Bizim danışmanlara ihtiyacımız yok; biz kendimize yeteriz.” dedi. 

İhanet olarak değerlendirilen eleştiriler: yeni Duyunu Umumiye ve maliyenin Kozmik Odasına girildi, şeklinde idi. 

Yapılan eleştirilerden Duyunu Umumiye benzetmesine iki nedenle katılmadım. 

Duyunu Umumiye nedir? 

Osmanlı devleti 1853 yılında ilk kez dış devletlerden borç para aldı. Alınan paralarla üretim için fabrikalar yapma yerine; Dolmabahçe, Çırağan, Yıldız, Beylerbeyi gibi saraylar yaptırıldı. Borçlarını ödemek bir yana borçlarının faizlerini bile ödeyemeyecek duruma gelinmesi nedeniyle II. Abdülhamit zamanında 1881 yılında alacaklı devletler, alacaklarını tahsil edebilmek için Duyunu Umumiye adını alan bir kurum oluşturdular. Bu kurum aracılığıyla; pul, içki, tütün, tuz, ipek, balık gibi önemli gelir kaynaklarıyla bazı zengin illerin aşar vergisini Osmanlı maliyesine girmeden aldılar. 

Duyunu Umumiye ilgili yapılan eleştirilere katılmadığım birinci neden: 

Görüleceği gibi Duyunu Umumiye ile belirttiğim gelirleri alacaklı devletler alıyorlardı; McKinsey ise on altı bakanlık ile ilgili olarak danışmanlık adı altında bütün ekonomik bilgileri elde edeceklerdi. 

İkinci neden ise: 

Duyunu Umumiye borçların ödenmesi ile oluşturulmuştu; McKinsey ise vereceği ve açıklayacağı bilgilere göre borç alına bilinmesi için görevlendirilen bir danışmanlık şirketi idi. 

McKinsey’in maliyenin kozmik odasına gireceği konusunu ise maliye ile ilgili bilim insanları dile getirmişlerdi. Bunu bilmem beni aşar. Ancak gerek ordunun kozmik odasına girilmesi gerekse Mckinsey’in maliyenin kozmik odasına gireceği yaklaşımları, bir çağrışım yaptı.  

Öncelikle, bu kozmik odalarda elde edilen ve elde edilecek olan bilgiler, kimlere ve ne nedenlerde verilecekti? Bir devletin en önemli kurumları ordu ve maliye değil midir? 

Tarihten bir anekdot: 

Osmanlı Padişahı III. Mustafa (1717-1774) yıldızların insanlarla hükümetlerin hayatları üzerinde büyük bir etkisi olduğuna inanırdı. Bundan dolayı yapacağı işlerde daima uğurlu zamanı ve eşref saatini hesap ederdi. Zamanında saray Mısır’dan, Fas’tan, Arabistan ve Hindistan’dan gelen sihirbazlar ve müneccimlerle dolmuştu. Padişah, bir nevi danışman durumunda olan bunların sözlerine inanır, işlerini ona göre yürütürdü. 

Hatta III. Mustafa çağdaşı bulunan Prusya kralı II. Frederik (1712-1786) in kazanmış olduğu zaferlere bakarak, onun yanında uğurlu zamanı belirten çok usta müneccimlerin bulunduğuna, II. Frederik’in bundan dolayı daima muzaffer olduğuna inanmakta idi. 

Bu amaçla Prusya kralına elçi olarak gönderdiği Ahmet Resmi Efendi’yi, II. Frederik’den üç müneccim istemeye, büyük işlere başlama zamanlarının ve iyi komutanlar bulmasının sırlarını öğrenmeye memur etmişti. 

II. Frederik, Osmanlı elçisine verdiği cevapta, siyasetteki başarılarının üç nedeni olduğunu, bunların da: 

1)Tarih okuyarak, geçmiş zamanların tecrübelerinde yararlanmak, 

2) İyi ve düzenli bir orduya sahip olmak ve bu orduya her gün savaş yapacakmış gibi eğitim yaptırmak, 

3) Hazineyi daima para ile doldurmak, olduğunu söylemiş ve “İşte benim üç müneccimim bunlardır. Bunlardan başka müneccimim yoktur. Dostum padişaha söylemenizi rica ederim” demiştir. 

18.ci yüzyıldan 21.ci yüzyıla gelinceye kadar acaba ne değişti? 

YORUM EKLE

banner284