Bitmeyen Bahar!

Yillardir, komsumuz ve 1639 yilindan bu yana ciddi bir sorun yasamadigimiz Iran, nükleer silah ürettigi iddiasiyla; denetimler, yaptirimlar, diplomatik uygulamalarla karsi karsiya birakildi. Simdi de ürettigi iddia edilen nükleer silahlarin olup olmadigi saptanmadan, Iran’dan gelebilecek bir nükleer saldiri karsisinda, NATO ülkelerini koruma amaciyla, Malatya’nin Kürecik ilçesine Füze Savunma Sisteminin kurulmasi anlasmasinin imzasinin atildigi bilgisi medyada yer aldi. Sistemin merkezi Almanya, kapsama alani, 4.700 km. Binlerce kilometreyi kucaklayan bu savunma sistemi, Türkiye yerine örnegin Polonya’ya kurulsa üye ülkeleri savunamaz miydi? Hayir, bu sistem, NATO ülkelerinin savunulmasini degil; Israil’in savunmasini amaçlamaktadir. Polonya’ya konulan Füze Savunma Sistemi degil; Türkiye’ye konulan Füze Savunma Sistemi ancak Israil’i koruyabilir. Bu nedenle eger bir bahardan bahsedilecekse bu baharin adi Arap Bahari degil; Israil Bahari olmalidir. Zira sevinenler Israilliler, üzülenler ise Acemlerdir.
Sayin Basbakan, yaratilan sanal Arap Baharinin atmosferini yakindan yasamak için midir yoksa Malatya’ya kurulan Füze Savunma Sistemi’ni gözlerden kaçirmak için midir bilmiyorum, aralarinda bakanlarin, milletvekillerinin ve is adamlarinin da bulundugu kalabalik bir heyetle Misir, Tunus ve Libya’yi kapsayan bir Kuzey Afrika turuna çikti. Ilk olarak da Misir’a gitti.
Sayin Basbakan’in Misir’a gitmesi, bana, 1798 yilinda Fransa generali Napolyon’un Misir Seferi’ni hatirlatti. Napolyon, Misir’a girdiginde:” sizi Osmanli zulmünden kurtaracagim ve Islamiyet’i tam yasamanizi saglayacagim” türünden konusmalar yapmisti. Aslinda Napolyon’un amaci Ingiltere’nin Hindistan ile arasini kesmek ve Misir’i sömürgelestirmekti.
Sayin Basbakan’in Kuzey Afrika gezisinde yalniz kalmadi. Fransa Cumhurbaskani ile Ingiltere Basbakan’i birlikte Libya’ya gittiler. Tabi ki, çikarlari bunu gerektirdigi için oradalar. Günümüzde, devletlerarasinda görülen düsmanlik, yerini rekabete birakmistir. Rekabet, önce ekonomik alanda olmak üzere hayatin her alaninda görülmektedir. Durum böyle olunca Ülkemizde rekabeti kavrayamayan ve gelecegi ileriye degil de geriye dönmekte gören ve “Yeni Osmanlilar” Adini alan Osmanli hayalcilerine bir önerim var: yillardir “Onuncu Yil Marsi”yla motive edilmeye çalisildik. Simdi, mademki sanal bir Arap Bahari olusturduk, mademki buralardaki insanlar bizi seviyorlar ve kurtarici olarak bizlere kucaklarini açiyorlar ve bizi emperyal bir devlet olarak görüyorlar, o zaman sizde yeni bir mars besteleyin ve bu marsin sonu da “Padisahim çok yasa” olarak bitsin.
Latife bir yana: Ülkelerde olusan demokrasiye dönük halk hareketleri bizler içinde çok önemli ve desteklenmesi mutlaka gerekli gelismelerdir. Ancak gelismeleri kendi mecrasinin disinda isimize geldigi gibi abartarak degerlendirmek yanlis olur inancindayim.
Bilmemiz gereken: Orta Dogu, Orta Dogu’da yasayan halklarindir. Buradaki halklar, her türlü sömürülerden ve çatismalardan uzak yasamalidirlar. Bu cografyanin yerüstü ve yeralti zenginlikleri, buralarda yasayanlarindir. Orta Dogu halklari, disaridan liderler ithal etmek degil; kendi içlerinden birer Atatürk çikarmalidirlar. Öz güçlerine dayali olarak demokrasiyi kurmalidirlar. Laik devlet yapilarina kavusmalidirlar.
Yapilmasi gereken: savas çigirganliklari yapmayalim ve bu tür çigirganliklara alkis tutmayalim, alkis tutanlari ve bu alkislara kapilanlari da ciddiye almayalim. Bütün birikimlerimizle ve gücümüzle Orta Dogu’da barisin saglanmasina katkida bulunalim. Bir bagimsiz Filistin Devleti kurulmasina ve taninmasina katki verelim. Ayrica Filistin Devleti ile Israil Devleti’nin birbirlerini tanimalarini saglamaya çalisalim.
YORUM EKLE

banner284