BÖYLE İNSANLAR VAR MI?

Şaşırdığımız zamanlar olur. Bu şaşırma bazen yüksek seciyeli insanların tavır, duruş, davranış ve yaşam biçimlerinden gelen seviyeli, olgun ve onurlu güzelliklerdir. Onlara imrenir ve ağzımızdan: Böyle insanlar da varmış, türü sözler dökülüverir birden.

Kamil insan anlayışlıdır, tahammüllüdür, hazımlı ve hoşgörülüdür. Karşısındakinin yüreğiyle, kafasının içindeki ile ilgilidir. Kadının bakır rengi saçına, erkeğin örülmüş sakalına, atkuyruğu saçına, kulağındaki küpeye, kolundaki dövmeye takılıp kalmaz. Bunun anlaşılabilir, kabul edilebilir bir kültür olduğunu kabul eder. Herkesin dünya görüşüne, fikrine saygı gösterir. Yaşam biçimine müdahale etmez.

Ticari ya da siyasi rakiplerine karşı centilmendir. Hakkını-hukukunu gözetir. Hatta rakibine kendi cenahından gelebilecek tariz ve tecavüzlere karşı savunur, korumaya geçer. Durumdan istifade etmeyi kendine zul addeder.

Vergi mükellefi ise vergisini tam verir. Vermemek adına çevresindekilerden veya dini çevrelerden bozuk niyetine uygun yorum, fetva aramaya gitmez. Devlete olan borcu, öksüz, yetim, kul hakkı mertebesinde görür.

Makama mevkiye saygı duyar. Liyakaten yükselmişleri takdir, tebrik eder. Küçük şeyler için (vazifesi dahi olsa) teşekkür eder, kadir kıymet bilir. Trafikte, kaldırımda, merdivende, kapıda yol verir, önden buyur eder. Usul erkândan bihaber kimileri kerameti kendisinde zannetse de, durumunu ona hissettirmez. Düştüğü aymazlığı görmezden gelir, onu utandırmaz. İyi ve iyi olmayan özelliklerden mamul insanın iyi yönünü görür. Ben, kişilerin iyi yönleri ile alakalıyım der.

Veren elin alan elden üstün olduğunu bilir. Her fırsatta vermeyi düşünür. İnsanların buna layık olduğuna inanır. Küçük küçük de olsa vermenin lezzetine varmıştır. Zaman zaman verdiği borçlar geri dönmediğinde, başına kalkmaz, Mevla’ya havale edip sineye çeker. Bugünlerde elim dar, üstüme fazla gelme bunun inkârı da var, diyeni sütüne havale eder: Eğer ödemeyi düşünürsen ben buradayım der.

Almayı değil, hediye vermeyi sever. İkramda, ağırlamada, misafir etmede tereddüt etmez. Çünkü, Mevla’nın nimetlerin harcanmasında geri duranları sevmediğini bilir.

Yüksek sesle konuşmaz, haklı çıkmak için bağırıp çağırmaz, sinirleri alınmıştır. Konu hakkında bilgisi az ise: Bilmiyorum demeyi tercih eder. Ama kimi bilmezlerin, bilirmiş gibi ortalarda gezdiğini bilse de, bildiğini bildirmez.

Ona elindeki küçük bir kâğıt parçasını, sigara içiyorsa izmaritini sokağa attıramazsınız. Piknikteki çöpünü koyacak bir yer bulamadığında, bagajında şehirdeki evinin önündeki çöpe kadar getirebilir.

Ona: insanları eğitemezsin. Dünyayı düzeltemezsin. Zaman sana uymuyorsa, sen zamana uyuver canım nolacak. Bırak bu boş şeyleri, hayatın tadını çıkar diyenler çıkabilir.

Ama o, bir daha dünyaya gelirse, yine aynı genetik kodlarla geleceğinden, aynı zahmetli ve tozlu yollardan geçeceğinden şüphesi yoktur. Çünkü o, iş bu halinden, şikâyetten geçtik. Ziyadesiyle bahtiyardır.

Sahi, böyle insanlar var mı.? Ne günlere kaldık Rab, Mars’ta adam arıyoruz sanki.

YORUM EKLE

banner284