CHP NEDEN İKTİDAR OLAMADI?-2 

Ülkemizde, sağ-sol ayrışımı toplumsal ve ekonomik eksen yerine din ekseninde yapılmaktadır. Bu nedenle de solculara dinsiz damgası vurulmaktadır. Oysa sol, şiddete ve zulme karşıdır; ayrıca dinin savunduğu ilkeleri yani; emeği, alın terini, adaleti, eşitliği ve özgürlüğü savunmaktadır; sağ ise, parayı ve serveti savunur. 

Ülkemizde, “padişahlığı” yüceltenlerin ve hatta “padişah” davası güdenlerin, “Osmanoğulları” diye yanıp tutuşanların şuur altında yatan Atatürk’ün padişahlığı yıktığı fikridir. Böyle telkin edilmiş, böyle eğitilmişlerdir. Çünkü padişah bir halifedir, Allah’ın yeryüzündeki temsilcisidir. 

Aslında, halifelik bir siyasi kurumdur; halife de bu siyasi kurumda görev yapan kişidir. Hal böyle iken; halifelik kurumuna ve halifeye dinsel bir nüfuz yükleyerek, padişaha kayıtsız şartsız bağlanmayı ve padişaha itaati dini bir gereklilik haline getirmişler; bunun için de Kur’an’ı ve Sünneti kendilerine göre istedikleri gibi yorumlamışlar, hatta hadis uydurmuşlardır. 

Karşıtları, işte bu gelişmeleri, dinle ilişkilendirip, CHP’ye dinsiz bir partidir diyerek böylece bir imaj yarattılar ve siyasetlerini de sürekli olarak bu imaj ekseninde yaptılar. 

Ayrıca CHP ve CHP dışındaki bütün muhalefet partilerini terörle ilişkilendirip, terörist olarak damgalayarak, kamuoyunda bir terörist imajı da yarattılar; yaratılan bu olumsuz etiketleri yapıştırıp, bu etiketler üzerinden algı yarattılar ve bu yaratılan algılarda siyaset malzemesi olarak kullandılar. 

İslamiyet, 661 yılında Hz. Ali ve Muaviye arasında yapılan Sıffin Savaşı’ndan sonra ilk ayrılıklara sahne oldu ve siyasetin aracı durumuna getirildi. Bu nedenle, İslamiyet’te görülen ayrılıkların temelinde siyaset yatmaktadır… 

Parti içi durumlara gelince: 

CHP, devlet kurucular tarafından oluşturulan ve ulusu ve devleti çağdaş bir yapıya kavuşturan; toplumu değiştirip, dönüştüren bir partidir. Zira toplum, CHP’nin yaptığı devrimlerle değişime ve dönüşüme uğramıştır. 

CHP dışındaki diğer siyasal partiler ise, CHP tarafından kurulan devleti ve toplumu yönetmek için seçimler kazanarak, iktidar oluyorlar. CHP ile diğer siyasal partiler arasındaki temel farklılık budur.  

Bu nedenle CHP, içinde yaşadığımız yüzyıla damgasını vurmuş, kendisi ve kurduğu devlet 95 yıldır varlığını sürdürmektedir. Oysa diğer siyasi partiler, liderlerinin iktidardan düşmesiyle birlikte, adeta siyasi misyonlarını tamamlamış oluyorlar ve siyasi tarihe gömülüyorlar. Kısaca CHP’nin etkisi inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Bu durumu aldığım bir alıntıyla da perçinlemek istiyorum: 

Fransız düşün insanı Voltaire, 1726 yılında İngiltere’deyken, bazı okumuş yazmış adamların şu tartışmalarına kulak misafiri olduğunu anlatır: “En büyük adam kimdi? Ceasar mı, İskender ya da Timurlenk mi yoksa Cromwel mi?” Konuşmacılardan biri: “Sir İsaac Newton’un, hiç kuşkusuz en büyük adam olduğunu iddia etti.”  

Voltaire, bu yargıya katılmaktadır. Çünkü: “Gerçeğin gücüyle beynimizin efendisi olanlaradır saygı borcumuz, onu zor kullanarak köleleştirenler değil.” 

Yıllarca iktidarda olan ve kendilerine sağ dedikleri siyasi partilerin, özellikle de, on altı yıldır tek başına iktidarda bulunan partinin, ülkeyi getirdikleri duruma bir bakalım: 

Türk parası eriyerek, gücünü kaybetti… 

Enflasyon bir türlü durdurulamadı… 

Zam üstüne zamlar yapıldı, işsizlik sürekli olarak arttı… 

İthalata dayalı büyüme politikası nedeniyle, cari açık bir türlü kapatılamadı… 

Gelir dağılımında ve vergi sistemindeki adaletsizlik sürekli olarak arttı… 

Devlet ihaleleri genellikle yandaşlara verilerek, yandaşlar zengin edildi… 

Saraylar gibi, lüks arabalar gibi, uçak üstüne uçak alımları gibi, Kanal İstanbul gibi, Şehir Hastaneleri gibi, gereksiz ve yararsız yatırımlarla bir fantezinin peşinden koşuldu… 

Adalet, eşit olarak dağıtılamadı… 

Açlık ve yoksulluk sınırlarında milyonlarca insanımız yaşamaya terk edildi… 

Çocuk istismarları ve kadın tecavüzleri ve kadın ölümlerinin her geçen gün artarak sürdü… 

Millet iradesi yok sayılarak, saray iradesi egemen kılındı… 

Eğitimle sürekli olarak oynandı ve karma eğitimden uzaklaşılmaya çalışıldı… 

Eğitimde fırsat eşitliği ortadan kaldırıldı… 

500 milyar dolara yaklaşan kamu ve özel sektör borcu oluştu… 

(Oluşturulan olumsuzlukları daha da uzatmak olasıdır. Ancak okuyucuyu fazla sıkmamak için burada kesiyorum.) 

(SÜRECEK) 

YORUM EKLE

banner284