ÇOCUKLUGUMDAKI IBRALA (Yesildere)

Içinde dogup büyüdügüm ve yatili bir okula gidinceye kadarda çocuklugumu yasadigim bu belde o yillar tabii güzelliginin en dorugunda olup, tertemiz havasi, sokaklarinda ki çesmelerin musluklarindan gece gündüz haril haril akan temiz ve buz gibi sulari yine tertemiz deresinde çesitli baliklarin onastigi bir yerdi.
Insan eli ile yapilan bendinde veya baharda kar sularinin erimesi ile aylarca akan boz bulanik sellerden sonra sulari azalar durularak tertemiz olur ve yeni olusan bentlerinde olta ile balik tutar emsal arkadaslarla yüzme yarisi yapardik.
Bent basi denilen yerden ayrilan iki su argi (kanali) ayrildiklari yerden itibaren geçtikleri yerlerde ki bahçeleri suladiktan sonra degirmenleri de döndürürler ve tekrar dereye dökülürlerdi. Gece ve gündüz hiç durmadan dönen degirmenlerin önünden geçerken degirmenin ögüttügü o yillarin mis gibi kokan un kokusunu ta içinizde hissederdiniz.
Yaz günlerinde bazi aileler evlerin sicak olmasi sebebi ile damlarda da yatarlardi. Bizde tek odali evimizin tahtali tabir edilen yerine aksamlari yataklarimizi serer orada uyurduk
Sabah, yakinimizda bulunan asagi caminin ahsap ezanligindan topal Osman dayimin Tanri Uludur, Tanri Uludur sesleri ile uyanir, ancak disarisi hala soguk oldugundan yatagimdan çikamaz günesin dogusunu beklerdim.
Iste o siralar üzerimden sürüler halinde uçusan kirlangiç kuslarini seyrederken cami önündeki tarihi hamamin yaninda, degirmene giden arkin kenarindaki kavak agacinda bulunan leylek yuvasindan gelen lak lak seslerini ve yine ark basinda yüksek pelit agacinin ta dorugunda bulunan karakus-Kartal yuvasindan gelen çiglik seslerini duyardim.
Yukari dere’ye ve ayni zamanda yukari degirmen’e yakin bahçemize giderken yol asagi degirmene giden arkla paralel olarak devam ederken yolun sagli sollu bahçelerdeki ulu ceviz agaçlarinin gölgesinde yürünürdü. Bu ceviz agaçlarinda bir birlerini kovalayan sincaplarin cirit cirit seslerine arktan akan suyun o kendine has çok hos sesi karisirdi. Ayni zamanda o kadar dikkatli baktigim halde kendilerini bir türlü göremedigim bülbül ve buna benzer sesleri çok güzel kuslarin seslerini duyardim.
Hele bahar aylarinda erkenden çiçeklerini açan ayva, erik ve diger meyve çiçekleri ile kendisine ana baba kokusu da dedigimiz yenice açmakta olan ceviz agaçlarinin yapraklarinin kokusu insani ta içinden etkiler ve içimizde çok baska duygular uyandirirdi
Ilkokul o yillar asagi caminin bitisiginde yari ahsap bir binada olup teneffüslerde önündeki cam önü veya cami önü denilen alanda oynar, karsida Geriz denilen oluktan sarkan havuca benzer buzlari ögretmenlerimizin “Hasta olursunuz yemeyin” ikazlarina ragmen koparir yerdik
Bazen de yine ögretmenlerin refakatinde o tarihi dere köprüsü civarina gider orada yenice yesermekte olan salkim sögütlerinden dilli düdük yapardik. O yillar köprünün iki gözünden bahar aylarinda aylarca boz bulanik eriyen karlarin sulari aktigindan ögretmen ve büyüklerimizden sik sik dere kenarina sakin yaklasmayin tembihi olurdu...
Köyde çoklarinin ufak ta olsa bahçelerini içinde barindiran Yukari dere bahar aylarindan son güz aylarina kadar dolar tasar ve adeta bir panayir yeri olurdu.
O yillar ulasim imkânsizligi sebebi ile Denircik ve Kaya önü mevkilerine henüz gidilemedigi için halk ufakta olsa sebze ve meyvesini burada eker üretirdi.
Evlenme çagina gelen genç kiz ve erkeklerin çogu müstakbel eslerini burada bulduklarina ben eminim. Benden büyük ve genç kizliga adim atan komsu bahçelerin kizlarinin birer agaca çikarak “Cevizin yapragi dal arasinda. Severler güzeli bag arasinda” ve buna benzer türkü ve ask manileri söyledikleri hala hatirimdadir.
O yillar bugünkü gibi un fabrikalari olmadigi için degirmenler yalniz köyün degil civarda bulunan köylerin un ve bulgurlarini da ögüttügünden gece gündüz dönmesi sebebi ile buralarda da kalabalik hiç eksik olmazdi.
Beldenin o kalabalik günlerinde köydeki tasada ve sevinçte de beraberdik. Bilhassa dini bayramlarda bayram namazlari 1640'lar da kiliseden camiye dönüstürülen asagi cami ile kaledeki kale camisinde kilinirdi.
Diger zamanlarda ise cemaat köydeki üç mahallede bulunan bes adet camide namazlarini kilarlardi. Su anda köyde hala daha dört adet cami bulunmaktadir. Ancak köyün asagi yukari yüzde doksani baska yerlere göçtügü için cami imamlari bazen birkaç kisi ve bazen de tek baslarina namazlarini kildiklari söyleniyor.
Ilkokuldan sonra köyden birkaç arkadasimla birlikte üç yillik yatili bir okula gittigimizde tarih 1944 yilini gösteriyordu. Ondan sonra askerlik ve uzun bir memuriyetten sonra emekli olarak Konya’ya yerlestim.
Memuriyet hayatina basladigim yillarda bile Ibrala bir hayli kalabalikti. O yillarda köyle ilgili düsüncem, çocuklarimi okutup onlarin istikbalini temin edip emekli olduktan sonra maddi ve manevi varligimla birlikte köyüm Ibrala’ya yani “Baba Ocagina”dönerek oralari elimden geldigince imar etmek, tanidik es dost arkadas ve akrabalarla aciyi ve sevinci yine paylasarak kalan hayati birlikte yasamak ve nihayetinde de bizden önce buralardan ebediyete göçen ata ve tanidiklarla yan yana mahsere kadar yine birlikte burada uyumakti.
Olmadi. Gerek medeniyet, gerek sihhi sebepler, is bulma ve nihayet siyasilerin yanlis politikalari bütün yurtta oldugu gibi bizim köyünde bosalmasina sebep oldular.
Memuriyet hayatimda uzaklarda oldugumda sila hasretini çok çektim. Ancak yakinlardaki memuriyet yillarimda köyümü en çok ziyaret edenlerdenim. Oraya gitmek için her yola çiktigimda heyecanlanir, sevinirim. Çünkü orada bugün hayatta olmayan atalarim arkadaslarim yatiyor. Onlarla ilgili anilarim yillar geçmis olsa da içimde tap taze duruyorlar Oraya son ziyaretimi 13 Mayis 2013 pazartesi günü yaptim. Önce asagi degirmen’in hemen üzerinde aile kabristaninda yatan babama ve atalarima ugrayip gereken dualarimi ruhlarina gönderdikten sonra çocuklugumun geçtigi ve bir zamanlar oyun oynayan çocuklardan zor geçtigim sokaklara geldigimde simdi kimsecikler yoktu.
Babamdan bana kalan evimi esimin vefatindan sonra kardesime devrettigim için orasi da kapaliydi. Oradan yine çocuklugumun çogunu yasadigim Yukari dere’ye dogru yürürken çok duygulanmistim. Eger orada tanidik biri ile karsilasmis olsaydim kendimi tutamayarak aglamak içten bile degildi
Degirmene kadar yikilmis, viran olmus ve bir birine karismis bahçelerin perisan hallerini seyrederken çogunun artik bu dünyadan ayrilmis sahiplerini de hatirladim. Yalniz yikintisi kalmis degirmenin yola bakan kismindaki penceresi karsisinda bir gölgeye oturarak buranin o eski gece gündüz döndügü sasaali, sen ve kalabalik günleri aklima geldi.
Artik oralardan dönme vakti de gelmisti. Bir daha buralari görüp göremeyecegimi düsündüm. Veda ederek bogazimda dügümlenen aci duygular içinde köye oradan da Karaman’a gelirken asagi caminin avlusunda birkaç kisinin ikindi namazina hazirlik yaptiklarini gördügümden ikindi namazini mahallemizin bu eski tarihi camisinde kilmak için arabami kenara çekerek oradakilere katildim.
Namaz için abdest alirken yukarilardan birkaç kisi daha geldiler. Hepside tanidik kisilerdi Hepsiyle de hal hatir sorduk. Birisi caminin imamina “Yukaridaki cami imamlarinin camilerinde olmadigi için namazi burada kilmak için geldiklerini” söylerken digeri, imamlarin baraja balik tutmak için gittiklerini söylüyor ve birazda onlara “Tam namaz vakti de böyle olur mu? diyerek memnuniyetsizliklerini ifade ediyorlardi.
Bizim camide tam ezan okunurken yukari camilerinde imamlari arabalari ile köye dönmüsler, onlarda tek baslarina kilacaklari namazlari için camilerinde ezanlarini okuyorlardi.
Namazdan sonra tek basima Karaman’a dönerken köyde çok az kalmis kisiler için hala faaliyette olan dört adet camiyi, tek basina veya birkaç cemaatle namaz kilan imamlarin ruh hallerini, Nimet külfet dengesini, camisiz köyleri, issiz gezen üniversite mezunlarini uzun uzun düsünmüs, bizi idare edenlerin benden daha iyi ve daha makul düsündükleri vardir demis isem de içim hiçte rahat degildi.
Mahzun, hüzünlü ve bogazimda dügümlenen aci duygular içinde Karaman’a döndüm.
 
YORUM EKLE
YORUMLAR
ahmet
ahmet - 6 yıl Önce

dileklerinizi çok güzel belirtmişiniz yazınız hoşuma gitti

banner284