Dersim Yine Gündemde

Dün, bu gün ve yarin sözcükleri birer kavramla özdeslestirildiginde; dünün tarim toplumunu, bu günün sanayi toplumunu, yarinin ise bilgi toplumunu ifade ettikleri söylenebilir.
Dün için yapilabilecek hiçbir sey yoktur. Düne takilip kalmamak da gerekir. Bu gün yapilmasi gerekenler yapilacak ve bitecektir. Yarin ise, kurgulanacak, örgütlenecek, planlanacak ve programlanacaktir.
Azginlasarak dizginlerinden bosanan kapitalizmin her türlü degerleri yok etmeye çalistigi dünyada; san, söhret gibi insani olmayan anlayislarin itibar gördügü inancinin tasindigi bir toplumda, medya ve referanslarin öne çiktigi bir ülkede insanlarin, insani degerlerini tasiyabilmelerinin çok zor oldugu kanaatini tasimaktayim.
Zira insan, orasindan burasindan erozyona ugramaya baslarsa ne görebilir, ne farkinda olabilir, ne algilayabilir, ne çagi yakalayabilir ve ne de ayaklari üzerinde durabilir. Kedisine yabancilasir, küçülür, ufalanir ve atom ize olur.
Mavi ve yesilin dantel gibi örüldügü, doganin büyük cömertligine kavusan bu güzel ülkemizde, gün geçmiyor ki, dünden bir seyler ortaya atilmasin ve gündem yaratmasin. Bu davranislar bazilarini çikarina hizmet etmis olabilir ama bu güzel ülkede yasayan güzel insanlari birbirlerinden koparir, birbirlerinden uzaklastirir ve yalnizlastirir. Bu durum da, bizleri içinden çikilmaz ve hesabi verilemez bir sonuca götürür.
Bu gün bizlerin yasadigi gibi; dün de insanlar yasamis, yarinlarda da yine insanlar yasayacaktir. Bizlere düsen görev, dünü kasiyip kanatmak degil, insanlarin huzur içinde yasayacaklari yarinlarin dünyasini kurgulamaktir.
Bazi kesimler ülkede olusan huzursuzluklardan maddi ve siyasi çikarlar saglamayi düsünebilirler. Bu nedenle de, dün yasanan huzursuzluklari tekrar gündeme getirebilirler. Toplum olarak olaylari iyi algilamamiz gerekir, dünden bu güne tasinmak istenilenlerin çok iyi farkinda olmaliyiz.
Ayrica yine dikkat etmemiz gereken bir durum da: ülkemizde olaylarin degerlendirilmesi, geçtikleri dönemlerin kosullarina bakilarak degil de; siyasi düzlem üzerinden yapiliyor olmasidir.
Suriye’deki olaylarin yogunluk kazandigi günümüzde Dersim yine gündemde. Yine Dersim konusunda her kafadan bir ses çikiyor. Olaylarin olus ortamlari hiç hesaba katilmiyor, olaylar arasinda baglantilar kurulmuyor ve düsünülmüyor. Çünkü olaylar bir önyargi ve bir siyasi düzlem üzerinden degerlendiriliyor.
Yil, 20 Ekim 1921. TBMM Hükümeti ile Fransa arasinda yapilan Ankara Antlasmasi ile: Hatay ve Iskenderun özel bir yönetime kavusuyor.
Yil, 1936. Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasini kaldiriyor.
Yil, 21 Temmuz-19 Agustos 1936 Dersim Olaylari patlak veriyor ve yatistiriliyor.
Yil, 2 Eylül 1938. Hatay Bagimsiz Devleti kuruluyor.
Yil, 7 Temmuz 1939. Hatay Anavatana baglaniyor ve bir vilayet durumuna geliyor.
Seyh Sait Ayaklanmasi nedeniyle Musul’u Ingiltere’nin mandasi altindaki Irak’a birakmak durumunda kaldigimizi ve kaybettigimizi göz önünde bulundurarak, sizler de Fransa, Dersim, Suriye ve Hatay olaylari arasinda bir baglanti kurabilirsiniz kanaatini tasimaktayim.
Yarinlari kurgulamalari gereken kesimler, dagarciklarinda yarinlara yönelik hiçbir seyleri olmadigindan düne takilip kalarak toplumun bütün enerjilerini de tüketiyorlar ve toplumun önüne yarinlarla ilgili hiçbir sey koyamiyorlar.
Madem bu kesimlerin geçmise takintilari var, merak ediyorum bu kesimler neden Ingiliz, Fransiz, Ermeni ve Yunanlilara karsi verilen Kurtulus Mücadelesi sirasinda, Kurtulus Mücadelesini bogmaya çalisan: Kuvay-i Inzibatiye (Hilafet Ordusu), Anzavur, Düzce, Hendek, Adapazari, Yenihnan, Yozgat, Bogazlayan, Afyon ve Konya Ayaklanmalarini hiç gündeme getirmezler?
Bu kesimler, Milli Asireti Ayaklanmasini, Koçkiri Ayaklanmasini ve Seyh Sait Ayaklanmasini da acaba gündeme tasiyacaklar mi? Ya da bu kesimler, 1930 yilinda Menemen’de Yedek Subay olarak askerlik görevini yapan ögretmen Kubilay’in kafasini kesenlere iadey-i itibar isteyecekler mi?
Unutmayalim, insanlar yaptiklari olumsuzluklari, geçmisteki olaylarin ne oldugunu bilemeden ve önyargiyla kötüleyerek mesru kilamazlar. Çünkü tarihin adaleti sasmaz. Hiçbir güç tarihin akisini durduramaz ve tarihi geriye döndüremez.
Ancak ülkemizde “Eller gider Mersine; biz gideriz tersine” sözü maalesef gündemdeki yerini koruyor görünmektedir…
Üzücü ve zarar verici olanda bu…
YORUM EKLE

banner284