EGITIME BAKIS

Her sey ögretmenlik mesleginin kutsalligi üzerineydi.
Ekonomik, sosyolojik ve de psikolojik yönden kimse ciddi anlamda ögretmenlik meslegini konusmadi.
“Anne gibi, baba gibi”,”Ögretmenin kölesi olurum”, “Ögretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktir”, “Fedakâr, cefakâr”,”En zor kosullarda emegini esirgemeyen ögretmenler” gibi sözlerle ögretmenlerin gönülleri alinmaya çalisildi.
Her zaman dile getirdigim gibi; önemli isler yapanlar her anlamda deger verilen kisilerdir. Bugün doktorlar, ekonomik ve sosyal doyumun en yüksegini yasamaktadir. Avukatlar, Mühendisiler de öyledir. Toplumdaki avukatlik algisi bile, avukatlik meslegine verilen degerin ne kadar yüksek oldugunu gösterir bize.
Avrupa’da ögretmenin aldigi maas, meslegin tercih edilme orani, Egitim Fakültelerinin kalitesi, ögretmenligin degerini göstermesi açisindan önemlidir. Ülkemizle kiyaslandiginda ise ögretmenligin, Avrupa ülkelerinde ne kadar degerli, ülkemizde ise ne kadar degersiz oldugu görülmektedir.
Ülkenin en ücra köselerinde, en zor kosullarda görev yapan ögretmenlerin hem ekonomik hem de sosyal anlamda ne kadar gerilerde olduklari görülecektir. Bu zor kosullar nedeniyle, Ögretmenlik meslegini tercih edenlerin çogunun, baska bir is yapamadigindan bu meslegi tercih ettikleri anlasilacaktir.
Sehirlerde ise; çalisma standartlarinin çok üstünde çalismak zorunda kalan, daha çok daha çok basari isteyen sistemin çarklarinda ayakta durmaya çalisan ögretmenler, adeta yaris atina dönmüs durumdadirlar.
Tüm bu zor çalisma kosullarina ragmen alinan ücret ortadir. Hiçbir egitimciyi memnun etmemektedir. Yüzde doksani yoksulluk sinirinda yasamaktadir.
Nasil doktor, avukat ve mühendis için ciddi paralar ödeniyorsa bu ülkede; egitim için de ciddi kaynaklar ayrilip, egitimcilere ciddi paralar ödenmelidir.
Egitim fakültelerinin, egitim kalitesi artirilmalidir.
Liseyi bitirip, üniversiteye girecek ögrencilerin ilk tercihlerine ögretmenlik meslegini koymalari için meslek cazip hale getirilmelidir.
“Esit ise, esit ücret” adi altinda yapilan düzenlemede egitimcilere en küçük bir iyilestirme bile çok görülmüs, adeta üvey evlat muamelesi yapilmistir.
Hani derler ya halk arasinda, “aç ayi oynamaz” diye.
 Ögretmenlerden ciddi isler bekleniyorsa ilk önce ekonomisi iyilestirilmelidir. Sosyal haklari en üst sinirlara çikartilmalidir.
Örnegin, ögretmenevi imkânlarindan, sosyal tesislerden ücretsiz yararlandirilmalidir. Ek ödemeler tatmin edici düzeyde olmalidir.
Diger meslek guruplari kendi kurumlarinin tüm olanaklarindan en iyi sekilde yararlanirken, ögretmenler; kendi kurumlarinin sosyal olanaklarindan yararlanamiyor.
Ülkede ögretmenlerin büyük çogunlugu ikinci bir is yapiyor.
Düsünün, bir doktorun mesaiden sonra bakkal dükkâni islettigini; o doktorun, doktorlugundan süphe edilir; o doktorun bir tane hastasi kalmaz degil mi? Yine bir avukatin, durusmalardan sonra oto galericilik yaptigini varsayin; sanirim avukatin müvekkilleri hemen o avukattan davalarini geri çeker, o avukatin elinde bir tane davasi kalmazdi.
Neden bir ögretmenin taksici, bakkal, manav, emlak, bilgisayar alim satimi, cafe isletmeciligi, araba alim satimi vb isler yapmasi yadirganmiyor bu ülkede.
Ülke olarak ögretmenlige verdigimiz deger ve de toplum olarak ögretmenlige bakis açimiz ortada.
Devletin, ögretmenlere bakisi degismedikçe, Egitim Fakültelerinde kalite artmadikça, ögretmenlik mesleginin sorunlari çözülmedikçe, iyi bir egitim beklentisi, ülkemiz için hayal olacaktir.
Egitimi iyi olmayan bir ülkenin hiçbir seyi iyi olamaz.
Degil mi?
YORUM EKLE

banner284