Giden Cevahir’in Ardindan

23 Subat Çarsamba günü Davut Arslan kardesimizi, daha 60 yasini göremeden kaybettik onu. Persembe günü de götürüp topragin kucagina emanet ettik geldik.
O Akif çavus amcamizin, Emine hanim teyzemizin oglu, Kadriye, Hediye, Fahriye ablamizin, Namik kardesimizin kiymetlisiydi. Ailesinin sevgilisiydi. Nasil olur dedik önce. O birazdan evinden çikip Istanbul’a gidecek kizi Pinar’a bilet alip gelecekti. Meger o siralarda can alicisi Davut’umuzun biletini kesmekle mesgul imis de bizim haberimiz yokmus.  
Boynumuz kildan ince. Ne desek bos. Ilahi’nin bir takdiri bu.
 
Onu son yolculuguna son yillarin en kalabalik toplulugu ugurladi. Bu vefaya bu sevgi seline çok da sasirmadim aslinda. Tören öncesi ve sonrasi es ve çocuklarinin, kardeslerinin sesi Asuman’a yükseldi. Aglamayan kimse yok gibiydi. Zaten aglamayanlarin da gözyaslarini bir kenarda sessizce içlerine akittigi belli oluyordu.
 
Nasil aglamayalim ki…
 
Çünkü o, yalniz ailesinin degil, herkesin sevgilisiydi. Bulundugu ortami isigiyla aydinlatir, sicakligiyla isitirdi. Üniversitelerde iletisim bölümleri henüz kurulmadan o   iletisim uzmanligi yapiyordu. Lider özelligi vardi. Olaylara ve insanlara yön verirdi.
 
Cömertti. Sadece eli degil gönlü de açikti. Mertti. Sözünün eriydi. Ilkeliydi. Popüler bir söyleyisle o bir fenomendi.
 
Insandi, insanoglu idi. Kimseyi asagiladigini, kimseye burun kivirdigini görmedim. Kendisini zaman zaman diger arkadaslarindan kiskandigim bile olmustur. Her seviyeden seveni o kadar çoktu ki, istesem de onunla sik sik bir arada olamiyorduk. Ama 50 yillik arkadasligimiz kirilmadan, kopmadan sürdü gitti. Onu sevmemek zaten mümkün degildi. Hem onu kim sevmeyebilirdi ki?
 
O bir fikra uzmaniydi. Yüzlerce fikra hafizasinda kayitli idi. Yeri ve zamani geldiginde birini veya birkaçini arka arkaya patlatmadan duramazdi. Her fikranin en ince ayrintisini asla unutmadan, hatta kendisinden yorumlar katarak anlatir, birakin bizleri kendisi bile katila katila gülerdi. Bir defasinda Basakspor’da futbol oynadigi siralarda otobüsle bir deplasman maçi dönüsünde anlattigi fikralardan soför direksiyon hakimiyetini kaybetmis ve karla örtülü tarlaya girmis. Takim arkadaslari ile otobüsü karin, çamurun içinden tekrar yola çikardiklarinda soför ona: “Davut abi, fikralarini Allah askina otobüsün arkasinda anlat. Degilse Allah göstermesin…” demis. Espri aslinda dogumuyla baslamis. Davut, babasinin memuriyeti dolayisiyla bulunduklari Iskenderun’un Namrun kasabasinda, ikiz kardesi Namik ise birkaç saat sonra Iskenderun’da dünyaya gelmis.
 
O bir sportmendi. Ismetpasa caddesinde Yeni sinema altindaki sahipligini Hasan Mavili amcamizin, isletmeciligini Haydar Varel agabeyimizin yaptigi o renkli dünyada langirt, bilardo ve ping-pong salonunda üstüne adam yoktu. Atomspor, Basakspor ve Karamanspor’da oynamis, gol kralliklari yasamis, gelmis geçmis en büyük gol kraliydi. Voleybol ve basketbolda da basarili idi. Karaman’da çim hokeyi olsa eminim onu da yapardi. Bu 59 yasindaki delikanlinin, bu komple sporcunun herkesten uzun ve saglikli yasayacagi beklenirdi. Tabi bu bizim basit hesabimizdi. Bizden büyük hesaplar yapmamiz beklenemezdi.
 
O bir dogrucu Davut’tu. Dogruya dogru egriye egri derdi. Fakat kirmadan, dökmeden. O bir kenarda kendisini unutturmus yüksek karakterli bir degerdi. Üzerinde durulsa ve kendisi biraz olsun isteseydi sehrin yerel yönetiminde ve Ankara merkezli seçilmislerden olmasi hiçte hayalden seyler degildi. Bu olgu ayni zamanda Karaman’in makûs talihiydi. O dürüstlügü ve kisiligiyle her görüsün onaylayacagi yürekli bir entellektüeldi. Donanimliydi. Siyasi ve sosyal yorumlari isabetliydi.
 
O inançli bir insandi. Son yillarda inancini fiiliyatta da yasiyor, her koltugunda iki karpuz, hiçbir seyi ihmal etmeden her seyi bir arada yapmak istiyordu.
 
Özellikle de son on yilini aile ve akrabalarina vakfetmisti. Sehirden veya köyü Pinarbasi’dan kimi yakinini doktora götürüyor, kimini ameliyat ettiriyor, kiminin önüne düsüp emeklilik sorununu çözüyor ve emekli olmasina vesile oluyordu. Yine köyündeki Ata topragina sahip çikiyor, sifirdan uçsuz, bucaksiz üzüm bagi kuruyor, bedenen de çalisiyordu.   Karadag’in Karaman merkezden her yerden göründügünü bildigi halde durumunu biraz da ironi ile “Bagim Karadag manzarali. Daha çok arazi alacagim. Yürüyerek gezmek mümkün olmayacak, atla gezecegim.” seklinde espriler yapmaktan da geri kalmiyordu.
 
Evet, her sey ama her sey iyi gidiyordu. Aklimiza kötü hiçbir sey gelmiyordu. Öyle ya bu koca dünya hepimize yetecek kadar büyüktü. Yâda biz öyle saniyorduk. Oysa bu yasli, bu eski, büyük teker hep bildigi gibi dönüyor. Sasirip yanilmiyor ve nice cevahiri içine aliyordu.
 
Evet… Ikizlerden Davut artik bana muzip bir ifadeyle “Ne haber Ahmed aga. Ne var ne yok kaptan…” demeyecek. Bana çocukluk lakabimla seslenmeyecek. Bundan böyle her Fener’in maçi oldugunda kimlerle gidip nerede seyredelim hesabi yapmayacak. Yeri gelmisken deyip, söyle bir muzip fikra patlatmayacak bizlere kara Davut. Kendisini ugurlamaya gelen   Atomspor’lu, Basakspor’lu, Karamanspor’lu arkadaslari ile aksamlara kadar topun pesinden kosmayacak Gol Krali Davut Kaptan.
 
O öyle bir menzile gitti ki; artik istedigi her sey onun ayagina kadar gelecek. Bir seyi istediginde o istedigi seyi aklindan geçirmesi yeterli olacak. Ailesi, sevdikleri, arkadaslari, sebze bahçesi, üzüm bagi her daim elinin altinda olacak. Gittigi yerde sevdikleriyle yasayacak.
 
Birkaç yil evvel Pinarbasi daglarina diktigi binlerce üzüm fidani bu kis gününde Davut’suz belki daha fazla üsüyecek. Ama baharla beraber rüzgârla oynasan milyarlarca asma yapragi ona el sallayacak, dualar edecek. Ve her yil Agustos sicaginda ballanan dolgun salkim salkim üzümler Davut abimiz gelsin de bizi toplasin, diye bosuna bekleyecek.
 
Onu sevenler onu her firsatta anacaklar. Her vesile ile yâdedecekler. Onun eksikligini, biraktigi boslugu hep hissedecekler. Bundan hiç kusku yok.
 
Yolun açik olsun Davut kardesim. Mekânin cennet olsun.
 
Esine ve çocuklarina, Arslan ailesine, sevenlerine bassagligi ve sabirlar diliyor, hepimizin basi sagolsun, Allah rahmet eylesin diyorum.
YORUM EKLE

banner284