İNSAN HALİMİZ I

İnsanın doğuştan gelen özelliklerle huyu, tabiatı bir mizacı olur. Okul, aile ve sosyal çevresinden aldığı eğitimle ise öz yapısı, seciyesi ve karakteri oluşur. Sayısız farklı kişilik özelliklerimiz vardır. Sıkı duralım. Basit, fakat onlarca soru arkası arkasına geliyor. Bakalım neymişiz, nasılmışız ve kimmişiz? İnsan halimiz soru birr..

Zamanı iyi kullanır mıyız? Zaman en büyük hazinedir deyip, her saati ve günü dolu dolumu yaşıyoruz. Geçen günün ömürden olduğunun farkında olup iyi ve güzel şeyleri çoğaltmaya mı çalışıyoruz. Yoksa canım zamandan çok ne var, deyip, günümüzü boş şeylerle mi geçiriyoruz. Randevularımıza beş dakika önce mi gidiyoruz. Yoksa sürekli geç mi kalıyoruz. Akşam ziyaret ve misafirliğine ona on kala gidenlerden miyiz?

Planlı-programlı mıyız? Amacımızı gerçekleştirmek için düşünür-taşınır tasarlar mıyız. Yapacaklarımızı belli bir program çerçevesinde düzenler miyiz. Yoksa ben anı yaşarım, o an düşünürüm. Sıkıya gelemem diyenlerden miyiz.

Dikkatli miyiz? Duygu ve düşüncelerimizi bir şey üzerinde toplayıp ilgili ve özenli davranabiliyor muyuz. Yoksa, o şeyin inceliklerine inmeden, özen göstermeden gelişi güzel olmak tam bize göre mi. Benden sonrası Kasımpaşa dolayları gibi mesela.

Titiz miyiz? Memnun edilmesi güç, titizlik gösterip öyle davranılmasını bekleyenlerden miyiz. Temizlik konusunda titizlenir, ihtimam gösterir miyiz. Gıcıklığı abartıp çıktığımız kıl’lık mertebesinden santim inmeyenlerden miyiz.

Disiplinli miyiz? Toplumun, düzenin yazılı-yazısız kurallarına uyar mıyız. Kimse bizi koyduğumuz kaideler çerçevesinin dışına zararımıza bile olsa çıkaramaz mı. Yoksa, arkadaş ben kafama ne eserse onu yaparım. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannedip, ben başkalarına uyacağıma, başkaları bana uysun diyenlerden miyiz?

Ölçülü müyüz? Davranış ve düşüncelerimizde aşırı olmayan, ılımlı, mutedil ve hesaplı mıyız. Yoksa arşın urup bilmeyip bodoslama dalıp kırmadık gönül devirmedik çam bırakmayanlardan mıyız.

Sade miyiz? Her şey olması gerektiği kıvamda olmasını yeğleyen, mübalağasız, iddiasız mıyız? Yoksa yoran ve yıpratan Cem Yılmaz’ın ifadesiyle her şeyimiz janjanlı mı?

Kıvamcı mıyız? Her şeyin olması gerektiği tamda o zamanda yapılmasından mı yanayız. Şeylerin acele etmeden, temkinli, olgunlaşmasını sabırla beklemek tam da bize göre mi. En basitinden çayı, çorbayı sıcak, ama kolayı illaki soğuk iken mi alırsınız. Yoksa, zamanlamayı gözetmeden her şeye abur-cubur girişir miyiz.

Ayrıntıcı mıyız? Bir bütünün ikinci derecedeki öğeleri bizim için en az birinci derecedeki öğeler kadar kıymetli ve önemlimidir. Güzellik ve farklılıklar ayrıntıdadır diyenlerden miyiz. Yoksa ben neticeye bakarım, fasa fisoyla uğraşamam diyenlerden miyiz.

Abartıcı mıyız? Bir şeyi olduğundan büyük göstermeye mi meyilliyiz. Bir düşünceyi, bir durumu aşırı mübalağa ile mi yaşarız. Yemeyi içmeyi, alışverişi, sevgiyi abartır mıyız. Mesela, sevgiden altı aylık çocuğu ayaklarından halının üzerinde sürüyerek odaları turlatır mıyız. Yoksa, her şeyi sessiz sedasız, tepkisiz, önemsizmiş gibi mi karşılarız.

Seçici miyiz? Eşimi, işimi, arkadaşımı ben seçerim diyenlerden miyiz. Evi, arabayı kolay alıp-satan, ama pazarda patates soğanı beğenip de alamayan anlaşılması zor tezat sergileyenlerden miyiz. Yemek seçer miyiz. Onu yemem bunu sevmem der miyiz. Yoksa yağlı olmuş, yağsız olmuş demeyip, kara böcü olsa yerim diyenlerden miyiz. İyinin kötünün ayırdımına varmadan yaşayanlardan mıyız.

Mantıklı mıyız? Duygu, düşünce ve eylemlerimizde aklı mı önde tutarız. Yoksa, duygularımızın esiri mi oluruz. Veya felsefeyi, mantığı lisede de sevmezdim zaten, deyip sokak jargonuna sarılanlardan mıyız.

Dengeli miyiz? Tutum ve davranışlarımızda uyumlu muyuz. İnsanlarla ilişkilerimizde tutarlı ve dengeli olmayı gözetir miyiz. Yoksa, bugün böyle, yarın öyle miyiz. (İkinci bölüm yarın)

YORUM EKLE

banner284