KARAMAN YARADILIŞ KODLARINI GECİKMEDEN HATIRLAMALIDIR

Karamanoğulları Beyliği, Anadolu’nun ortasında iki buçuk asra yakın hüküm sürmüştür.

Mevcudiyetinde sikkeler (para) basmış kalelerinde bayrağını dalgalandırmış, sınır boylarında on binlerce atlısını nalından kıvılcımlar saçmıştır.

Fatih, beyliğinin hitamında bu ciddi ve köklü kültürün mensuplarını İstanbul’a ve Rumeli’yi Türkçeleştirme politikası gereği Balkanlara göç ettirmiştir. Torosların Türkmen –Yörük aileleri bu ülküyü sürdürebilecek eşşiz ve büyük bir kaynaktı. Bulundukları bölgeyi sahiplenmeleri, örfünü-âdetini her şartta sürdürebilme iradesine sımsıkı bağlı olmaları, şehir hayatına çabuk intibak etmeleri, günlük hayata dâhil olmaları en önemli özellikleriydi ve Fatih’in tercihi isabetliydi.

Dünün Karamanileri ve günümüz Karamanlıları, atalarından gelen ırsi özellikleri ile asimile masimile olmaz, evelallah kemiğini kemirttirmezler. Ama gittiği yerin eğer bir gözü kör ise gözünü arada bir kırpmasını da bilir. Geleneğini-göreneğini asla ve kat’a unutmadan. O nereye giderse gitsin köyünün ekmeği burnunda tüter, kulağı kasabasındaki çeşmenin şırıltısındadır, teneffüs ettiği hava şehrin sokaklarının sesidir, kalbi Karaman’da atar.

Karamanlı Ankara Çankaya ‘da da otursa, Pazar sabahları olsun kuş sütünün eksik olmadığı moda kahvaltı alışkanlığını kenara koyup, kemikli sulu pilav ile eşşiz bir nostalji yaşar. Buna hakkı olduğunu düşünür, ihtiyacı da vardır sonra.

İstanbul Kadıköy’de de olsa bol tahinli, cevizli, turşulu batırığı tatmadan, sıkmaları bol sumaklı soğana gömüp yemeden duramaz. Ne de olsa gursak gavurgasını ister.

Kurduğu vakıf ve dernekler marifetiyle yüzlerce üye ve misafir davetlilerine bol tavuk – hindi etli nefis arabaşısı ve mükellef ziyafetler sunar.

Şehirde yaşayanlar daha şanslıdırlar. Onlar canları her çektiğinde, yüzlerce fırın, etliekmek, peynirli börek ve ıspanaklı börekleriyle her an hazır durumdadır. Kıymalı, tuluk peynirli, küflü peynir sıkmaları evlerin en sade, en mütevazı, en ekonomik, en güvenli tatlarıdır.

Dili özeldir. Yoğurdu çalar, böreği fırına atar, tavuğu düdüklüye vurur. Tencerede pişirir, kapağında yer, onun bol tereyağlı gara mercimekli dumanı üstünde pilavının tarifsiz kokusu apartmanı doldurduktan sonra sokağa dağılır, evin annesi: Mübarek kokmuştur, diyerek yakın birkaç komşuya henüz ev horantası tatmadan “komşu hakkı”nı evin küçük kızıyla ulaştırır.

Her şeyin hazırının revaçta olduğu günümüzde bile, Karamanlı’nın azımsanmayacak bir bölümü kış boyunca tüketmek için etlik yapar. Kavrulan kıymanın içine bırakılan mayalı ekmek atmalarına kim itiraz edebilir ki.

Salça kaynatır. Turşu kurar erişte keser, sebze –meyve, tarhana kurutur. Ortaya çıkan mamulâtı her biri ayrı adreslerdeki oğluna – kızına, kardeşine, akrabasına, arkadaşına gönderir.

Balkanlara giden Türkmen- Yörük aileleri kursaklarında muhtemeldir ki bu ve benzeri tatları götürdüler.

Karamanlı bir haftalığına Konya’ya bile gitse evini-bucağını özler. Gurbette ise, telefon görüşmelerinde şehrinin dağına –ovasına kar yağdı mı, yağmur yağdı mı diye sorar. Buralar da fena değil ama Karamanımızın hali başka, demekten kendini alamaz. Karaman’a döndüğünde ilk görüştüklerine: Karamanımızda ne var ne yok? Anlat bakalım ölen – kalan var mı? Diye muhabbete kapı aralar.

Otogar ve tren garlarında hemen her yerde tedavülden kalkan yolcu karşılama – uğurlama törenlerini tüm icaplarını yerine getirerek uygular. Tıpkı yedi yüz yıl önce Horasan’dan gelen Mevlana’yı karşılayıp, yedi yıl sonra Konya’ya uğurladığı gibi. El’an her yılın Mayıs ayında aynı Mevlana, Karaman’dan Konya’ya Temsili uğurlama Töreni ile yolcu edilir. Tıpkı yediyüz yıl önce olduğu gibi. Beylik bakayası şehir, bağrından çıkanları unutmaz.

Geçmiş olsun, hayırlı olsun, Allah kavuştursun, gözaydın dileklerini telefonla değil, bizzat ziyaret ederek yerine getirir. Geçiştirmez.

Karamaniler sadece savaşçı özellikleri ile değil, bu yüksek özellikleri ile Balkanlarda hükmünü sürdürmüş, oraları kendilerine yurt yapmışlardır.

Geçmişinde Karamanoğulları Beyliği-Devleti, Karaman Eyaleti, ne dersek diyelim,1989 yılında il oluşumuz bir lütuf değildi. Beyliğinde, bir şehri olan Konya’nın gölgesinde bırakılması bir gafletti. En azından, şehrin moral değerleri olsun dikkate alınmalıydı. Karaman tarihi ve köklü kültürü ile dimdik ayakta dururken 1921’lerde başlatılan Türkiye’nin İdari Taksimatı yapılırken nice köy görünümlü kasabalar il yapılmıştır kim bilir. Biz baş idik, ayak yapmışlar bizi.

Karaman bugün sıradan bir il olmakla asla yetinemez, yerinde sayamaz. Tarihinde olduğu gibi her alanda genişlemeye, nufüs ve kültürel nüfuza ihtiyacı vardır. İnsanımızın, tarihiyle, kökü kültürü ve tecrübesiyle şehrini daha ileri noktalara götürebilecek gücü vardır.

Şehr-i Karaman, yaradılış kodlarını daha fazla gecikmeden hatırlamalıdır.

YORUM EKLE

banner284