Nerden Nereye

Köy, civil civildi. Degil insan, evler bile üst üste binmisti. Birinin balkonu, digerinin damiydi. Koyunlar, kuzular; inekler, develer, tavuklar, tavsanlar köylünün varlik göstergesiydi. Deve sürüsü aksamin kizilligina ayri bir renk katardi. 
Aksam meydana onlarca çocuk kosar, gecenin geç saatlerine kadar oynar, oyuna doymazdi. Çogu zaman sokaklar almaz, baska köy meydanlarina oyun oynamak için yol alinirdi. 
Bizden öncekiler daha bir sansliymis: o dönemlerde dag köyleri, altin çagini yasamaktaymis. Abim, “Su gördügün bahçede bir zamanlar Konya seker fabrikasina pancar tasiniyordu.” diyince sasirdim kaldim. Bizim çocuklugumuzda o kadar zenginlik yoktu.
Dedemin, Ilimiz Seker fabrikasinda hissesinin oldugunu babam anlatmisti. Bana masal gibi gelmisti o zamanlar. 
Evet, dag köyleri yoksullukla bogusurken, ova köyleri zenginligin içinde yüzüyordu simdi.
 Seker pancari, bugday, arpa, nohut, mercimek; su dönümün beste bir küçüklügündeki ( yerel dilde evlek) bahçelerde yetistigine benim bile inanmakta zorlandigimi düsünürsek, buralarin geçmisini bilmeyen insanlarin ne düsünecegini gelin siz tahmin edin.
Insanin var olabilmesi için su sartti. Dogal kaynaklar, yüksek yerlerde bulunuyordu. Su kaynaklarinda yerlesen insanlar medeniyeti buralarda var etmislerdi. Ovada yerlesenler zamanla teknolojinin faydalarindan yararlanip, büyük arazileri ekip biçmeye basladilar.
Her sey tersine döndü. Dag köyleri, kasabalar, sehirler zamanla küçülüp, yok olmaya yüz tuttu. Ovadaki, köyler, kasabalar, sehirler büyüyüp serpilip gelisti.
Simdi köyümüzün sokaklarinda yürümekten adam korkar hale gelmis. Bahçelere inmek cesaret ister. Hadi o cesareti bulduk, otun, çöpün, dikenin arasinda yürüyecek yol kalmamis.
Hayatta her sey degisim ve dönüsüm içindedir. Toplumlar, medeniyetler ve siyasetler…
Seksen öncesi diyince akla gelenleri söyle bir düsünürsek, demek istedigimi daha iyi anlayacaksiniz.
Köyümdeki degisim gibi; bir dönemin popüler akimi bir dönem sonra yok olmaya yüz tutmus olabiliyor. Baska bir toplumsal yasam tarzi her tarafi sarip sarmaliyor.
Daglik alanda yasayan insanlarin altin çagi yasadiklari dönemde, gelecekleri ile ilgili bir kehanette bulunmus olunsaydi,  birçogu, “git isine be! Olacak bir sey söyle ” derlerdi.
Toplumsal süreçlerle ilgili olarak da ayni kehanette bulunanlara da ayni seyler söylenirdi.
Geçmiste yasamak degil, gelecege kafa yormak en dogru olani. Bir zamanlar geçmiste kaldi. Yarinlar var artik. Üzülmek, dert yanmak, dert edinmek sadece tükenmislikle tanimlanabilir.
Su gördügüm topraklar yarinlarda deger bulacak, çocuk çigliklariyla çinlayacak. Her taraf geçmisteki gibi altin çaglarini yeniden yasayacak.
Bilime, fenne, pozitif bilme inanmak yarinlara umutla bakabilmek demektir. Her seyin olabilirligine hazir olmak demektir.
Takilip kalmak, cahillerin isidir. Yasama ayak uyduramayan at gözlügüyle yasama tutunmaya çalisanlarin derdidir.
Iki bin ve sonrasi her seye gebedir. Hiçbir sey duragan ve tek düze degildir.
Bir kivilcim her seyi tersyüz edebilir, yeni toplumsal degerler ve yasam hayat bulabilir.
Köyümden; Türkiye’ye ve Dünyaya bakarak, kafamdakilere anlamlar yüklemeye çalisiyorum.
Diyorum ki; “Nereden Nereye!”  
YORUM EKLE

banner284