SIRKECI-BAKIRKÖY BANLIYO TRENINDE KI YESILDERELI

Doktorlarin asagi yukari hepside hastayi, Istanbul’da Bakirköy Ruh Sagligi ve Sinirsel hastaliklar hastanesine götürmemi tavsiye ettiklerinden gerekli hazirligimizi yaptiktan sonra hastanin yakini bir kadini da alarak uzun bir tren yolculugundan sonra Haydarpasa’ya, oradan da vapurla karsiya geçmis, Sirkeci istasyonundan da banliyö treni ile hastanenin bulundugu Bakirköy’e hareket etmistik.
Kompartimanda bizden baska karsi kanepede iki çocugu olan bir kadindan baska kimse de yoktu. Ben yanimizdaki refakatci kadinin Istanbul’a ait sorularini cevaplarken karsimizdaki yabanci kadin dikkatlice bizi dinliyor ve yukardan asagi giyim ve kusamlarimizi izliyordu. Bir ara bana “Siz nerelisiniz amca” dedi. Konyali oldugumuzu söyledim. Kadin bu sefer Konya’nin neresindensiniz diye sormus bende Karamanin bir köyündeniz diye cevaplamistim.
Onun, Karamanin neresindensiniz ya? Sorusuna bu koca sehirde biz gibi tasradan gelenlerin baslarina nelerin geldigini de çok duydugumdan karsimdaki kadinin bu israrli sorularina biraz da canim sikildigindan sesimi biraz yükselterek “Ne yapacaksin kizim oralarin köylerinin birindeniz iste” diyerek bu konusmayi bitirmek istedim. Kadincagiz bu sefer daha yumusak ve hüzünlü bir sesle “ Ne olur amca beni yanlis anlamayin. Yillar önce bende küçük bir çocukken oralardan gelmisim. Sizin konusmalariniz ve giyimlerinizi görünce simdi hayal meyal o çocukluk günleri ve oralari hatirladim dedi.
Kadinin bu yeni tavrindan etkilenmistim. Kendisine “Öyledir kizim. Biz Karamanin Ibrala nahiyesindeniz deyince kadin oturdugu yerden kalkarak yanimiza kadar gelmis, benim elime sarilarak öpmeye çalismis ise de ben mani olunca yanimdaki kadinlara dogru yönelerek aglamaya da baslamisti.
Sasirmistik. Kadincagiz, yanimdaki kadinlara dönerek “Bana dikkatlice bakin. Tanimadiniz mi? Köyde bize falanca derlerdi”. (Kayin babam onlarin bu lakabini da söylemisti, ancak simdi hatirlayamadim. Galiba köydeki kel Hüseyinlerden olacak).
Hem ben ve hem de yanimizdaki refakatci kadin köydeki o lakabi gayet iyi taniyorduk ama bu yabanci hanimi hiç taniyamiyorduk.
Bizim deli diyerek sifa bulmasi için ta buralara kadar getirdigimiz hasta, biraz da sesini yükselterek “Sunu da taniyamayacak ne var. Buna köyde sümüklü Makbule derlerdi” deyince sasirip kaldik. Oysa hastamiz, köyden buyana sesini hiç çikarmadigi için korkuyor ve hastaliginin daha da ilerledigini saniyorduk.
Bu konusmayi duyan yabanci kadin bizim hastaya dönüp yanina da yaklasarak “Elinizi ayaginizi öpeyim ne olur bana yardimci olun” demis ve hikâyesini söyle anlatmisti.
“Ben çok küçük yaslarda iken hem anam ve hem de babam arka arkaya öldüklerinden kardeslerim ve akrabalar bana gerektigi kadar bakamayacaklarini söyleyerek yabanci bir kisiye evlatlik olarak vermisler. Bizim ev köyün yukarilarinda bir yerde olup sokagimizda kocaman bir soku vardi. (Tastan oyulmus koca bir havan, ekseriyetle tuz dövülürdü) Çocuklugumdaki köyümü, orda ki kardeslerimi ve insanlari hayal meyal ancak hatirlarim.
Beni evlatlik olarak alanlar fazla zengin kisiler olmadigindan veya geregi kadar önem vermediklerinden ilkokuldan sonra baska okula vermediler. Zamanim gelince de burada ki fakir bir kisi ile evlendirdiler. Kocamdan memnunum ama onun belli bir isi de yok. Bazi aylarda oturdugumuz evin kirasini bile vermeye zorlaniyoruz. Ara sira bende evlere temizlige giderek zor ser geçimimizi sagliyoruz. Su gördügünüz iki çocuk da benim, diyerek çocuklari göstermis ve devamla.
Anam ve babamin sagliginda beni de götürdükleri bahçelerimizi, tarlalilarimizi ve bir sürü hayvanlarimizi da hatirlarim. Ancak kardeslerim nasil yaptilarsa beni yok sayarak o mallari aralarinda taksim etmisler. Söyledigim gibi muhtaç durumdayiz. (Kayin babama hitaben) Bilhassa amca senden çok rica ediyorum. Ben köye varip mahkemede kendimi ispat ederek kardeslerimde bulunan hakkimi almak istiyorum. Oraya vardigimda bana yardimci olurmusunuz? Sözlerine oda “Tabii olurum kizim” diyerek söz verdigini anlatmisti.
Makbule kocasi Recep ve çocuklari ile birlikte köye gelmis kardeslerindeki hakkini almis ve Denircik mahallesine de yerlesmisti. Simdi sular arasinda kalan tarihi köprüden Denircik’e girildiginde yolun sag tarafta iki katli yari ahsam ama kendilerine ait küçük bir evde Istanbul’dan gelenler veya Istanbullular olarak anildiklarini hatirlarim.
Denircik de baraj sebebiyle artik sular altinda. Oranin halki aldiklari istimlâk paralari ile Karamandan veya Eregli yolu üzerinde bulunan TOKI evlerine tasindiklar. Bazilari ve bu olayda adi geçenlerin tamami artik ebedi hayata göçtüler. Su anda sag olanlara selamlarimi yollarken artik bu dünyada olmayanlara da Allahtan rahmet dilerim.
 
YORUM EKLE

banner284