ÜLKEMIZDE KATLEDILEN MESLEKI TEKNIK EGITIM ve MÜHENDISLIK

1968 – 1969 döneminde Karaman Sanat Okulu Motor Bölümünün ilk ögrencisi olarak baslayan Teknik Egitim serüvenim, Antalya Makina Teknisyen Okulu, ADMMA Aksam Makina Mühendisligi Bölümü, Ankara Üniversitesi Egitim Bilimleri Fakültesi Mesleki Teknik Egitim Bölümü ile devam etti.
Mühendislik egitimime paralel olarak, 1973 de Yüksek Teknik Ögretmen Okulu Merkezi Isi Santralinda Teknisyen olarak ise baslayip Makina Mühendisi olarak 1983’ e kadar, Ankara Yapi Meslek Lisesinde de 1983 – 1987 arasi olmak üzere 14 yil Teknik Egitim okullarinda atölye elemani, 1987 – 2000 arasinda da Milli Egitim Okullarinin proje, yapim, bakim ve onariminda proje ve Kontrol Mühendisi olarak görev yaptim. Egitimim ve görevlerim esnasinda, ülkemizdeki Mesleki Teknik Egitimin Yönetim, tasarim ve uygulamalarini en yakin taniyan ve gözlemleyen uzmanlardan biriyim.
Uzun yillar gündüzleri Yüksek Teknik Ögretmen Okulu ögrenci ve ögretmenlerine teknik hizmet sunup, aksamlari da Mühendislik egitimi aldim. 1980 yilinda mezuniyetimin ardindan, egitime yogunlasan ilgim ve esimin de Teknik Ögretmen olmasindan hareketle Ankara Üniversitesi Egitim Bilimleri Fakültesi Mesleki Teknik Egitim programina kaydolup, iki yil genel ve mesleki egitim içerikli dokuz tane fark dersine devam ederek Teknik Ögretmen yetkisinde Mesleki teknik egitim diplomasi da aldim.
Mühendislik unvani aldiktan sonra görev yaptigim okullarda haftada sekiz saat olmak üzere bransimla ilgili meslek dersleri okuttum. Bu süreçte Erkek Teknik Yüksek Ögretmen Okulunda (okula kiz ögrenci de alindiktan sonra erkek sözcügü kaldirilmisti) verilen egitimin nicelik ve niteligini, ögretmen ve ögrenci profilini yakindan izleme, inceleme ve aldigim mühendislik egitimi ile karsilastirma olanagi buldum.
O yillarda da bazi Teknik Ögretmenlerin arkadaslarimiz “biz de dört yillik meslek egitimi aliyoruz, bizim de mühendislik yetkimiz olmali” dediklerini hatirlarim. Buna karsilik saygi duydugum Teknik Ögretmenlerden, Mühendislik Fakültelerinde ögretim üyesi olan Prof.Dr.Fevzi ERCAN, Prof.Dr. Ilhan AKHUN, Prof.Dr. Ilhan SEZGIN, Prof.Dr. Hüsnü CAN ve isimlerini hatirlayamadigim onlarca Teknik Ögretmen ise diger “ kolaycilarin “ aksine lisans üstü egitimlerine devam ederek basarinin zirvesine ulasip örnek bilim insanlari oldular.
Karaman Sanat Okulundan itibaren egitim ve is süreçlerimde kisiliklerine ve mesleklerine saygi duydugum, emekleriyle bende pozitif izler birakan onlarca Teknik Ögretmeni saygiyla anarim. Onlarin hepsi çok iyi Teknik Ögretmenlerdi. Çogunlugu emekli oldular. Ama hiç birisi Mühendis degillerdi çünkü mühendislik egitimi almamislardi. Okuduklari Egitim programlari ve tekniklerinin benim aldigim mühendislik egitimi ile hiç ilgisi yoktu.
Ögrenciligimde motor dinamigi sinavina hazirlanirken, tekniker unvani ile teknisyen kadrosunda çalistigim Yüksek Teknik Ögretmen okulunun motor bölümü kitaplarindan yararlanmak istemistim. Ancak tamamen atölye pratigi ve uygulamalarina göre hazirlanmis olan kitaplarin okulumda gördügüm derslerle hiç ilgisinin olmamasi nedeniyle yararlanamadigimi hatirlarim.
Köy Enstitülerinden sonra cumhuriyet döneminin en iyi egitim projelerinden saydigim Yüksek Teknik Ögretmen Okulunun 1980’lere kadar nitelikli Teknik Ögretmenler yetistirdigine ama o tarihlerden sonra, plansiz olarak okul sayilarinin artirilmasi ve ögrenci seçme yöntemlerinin degistirilmesinden dolayi Yüksek Teknik Ögretmen Okullarindan mezun olanlarin çogunlugunun mesleki yetersizlestigine tanik oldum. Bu yetersizliklerin meslek liselerine de yansidigini düsünürüm. Bu okullarin Fakülte adiyla Ünivrsitelere baglanmasi ile ülkede Teknik Ögretmenligin de sona erdigine inananlardanim.
Akademik kariyer yapan bir Teknik Ögretmen dostumun konuyla ilgili sohbetimizde “Orhan bey gözlemlerim sonucu bizlerin ögretmen olarak, egitmek ve ögretmek algisi ve içgüdüsü ile egitildigimizi; sizlerin de mühendis olarak arastirmak, gelistirmek ve yaraticilik algisi ve içgüdüsü ile egitildiginizi fark ettim. Mühendislik farkli bir sey” demesini unutamam. Bu samimi saptama Mühendislik ile Teknik Ögretmenligin farkini tüm sadeligi ile sergilemekteydi.
Özet olarak bana göre Mühendislik; problem çözme, arastirma, alternatifler yaratip sistem gelistirerek uygulama, insan yasamini kolaylastirma ve yasam kalitesini yükseltme sanatidir. Temel mühendislik egitimi bu özelliklerin kazandirilmasini hedefler. Teknik ögretmenlik ise var olan bilgi ve tekniklerin ögrenciye aktarilarak ögretilmesi, bu bilgi ve becerilerin mühendisler nezaretinde, uygulama alanlarinda kullanabilme yetenegi kazandirmayi hedefler.
Her ile bir üniversite mantigina paralel olarak sayilari artan mühendislik fakültelerinde yeterli nicelik ve nitelikte mühendis yetistirilebildigi tartisma konusu iken; Mühendislikle hiç ilgisi olmayan egitim programlari ile mezun edilmis olan Teknik Ögretmenlere, Mühendislik Tamamlama Programi adi altindaki kurslar sonunda Mühendislik Yetkisi vermek, yillardir oy endeksli siyasetin kucaginda katledilen mesleki teknik egitim gibi, mühendislik meslegini de katletmek olacaktir.
Anilan ögretmenlerimiz mühendis olmak istiyorlar ise; öncelikle yüksek matematik ve fizik olmak üzere temel mühendislik egitiminde okutulan tüm dersler ile, seçtikleri bölüme ait mühendislik derslerini eksiksiz okumalari ve yapilacak sinavlarinda basarili olmalari gerekir.
Ilgili Bakanligin, 1970’ler sonrasi plansiz bir sekilde Yüksek Teknik Ögretmen Okullarindan, devaminda da Teknik Egitim Fakültelerinden mezun ettigi ve ögretmen olarak görev veremedigi Teknik ögretmenlerin yigilmalarini önlemek, tamamen oy’a endeksli basit siyasetin, sirin görünme kaygisi ile alacagi kararlar ve uygulamalar Teknik Ögretmenler ve ülkemiz mesleki teknik egitimi için çözüm olmayacaktir.
Ülkemizde eksikligi çekilen ara teknik eleman ihtiyaci; mevcut egitim politikalari, olanaklari ve ulasabildikleri kalite ile Endüstri Meslek Liseleri tarafindan karsilanamamaktadir. Meslek Liselerinde daha vasifli ögrenciler yetistirebilmek ve ülke ihtiyaçlarini karsilayabilmek için, Teknik Ögretmen Okullarinin ülkemiz ihtiyaçlarina ve geçmisine uygun olarak yeniden yapilandirilip, mezun olacak Teknik Ögretmenlere çagimiza ve dünya standartlarina uygun olarak, hak ettikleri ekonomik ve sosyal yasam kosullarinin sunulmasi gerekir.
Bulunduklari durum ve konumdan memnun olmayan, bu nedenle de baska bir meslek grubuna dahil olmak isteyen Teknik Ögretmenlerle ülkenin ihtiyaci olan Tekniker, Teknisyen ve Ustalarin yetistirilmesi olanaksizdir.
“Bana bir kelime ögretenin kirk yil kölesi olurum” sözünden hareketle; Bende emegi olanlarla birlikte tüm teknik ögretmenlere sevgi ve saygilarimi sunarken; YÖK’ün anlamsiz karar ve uygulamalarini yeniden degerlendirerek, Teknik ögretmenlik meslegine hakettigi anlam ve degeri kazandirmasini, Teknik Ögretmenlerin de bu konuda çaba harcamasini öneririm. [email protected]
 
YORUM EKLE

banner284