ÜLKEMİZİ BADİRELERDEN TÜRKÜLER ÇIKARACAKTIR (4)

Aynı son çeyrek yüzyılda müzik adına tek tek de olsa iyi örnekler çıkmadı değil. Ama kahir ekseriyetle sanatçı olarak sunulan-dayatılan yüzlerce kötü rezil örneklerle doldu taştı sahneler, meydanlar. Evet, bugün teknik var, teknoloji var. Ses cihazları harika, görsellik şahane, ritim mükemmel, fakat olmazsa olmaz olan ses yok, söz yok. Cepten aradım çıkmadın’lı, mesaj çektim almadınlı pespaye sözler güfte olmuş günümüzde. Birde ünlüler birde para kırıyorlar ki kafayı yemek içten bile değil. Bizim kuşak yirmi beş yıldır, şarkılarımız-türkülerimiz binlerce yıldır böyle zulüm görmedi. Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası’nın Bayburt Konseri sonrası bir kısım Bayburt’lunun Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi, sözü akla geliyor. Zulüm devam ediyor.

Oğluma sordum: Oğlum bu niye böyle? diye: Baba şimdi müzik dahil her şey, kullan at mantığı ile yapılıyor. Piyasada yüzlerce popçu ve onların seslendirdiği binlerce parça var. Bir o kadarı da geride sırasını bekliyor. Her şey fabrika gibi seri üretime dayalı dolayısı ile ortaya nitelikli derinlikli duygulu edebi ürünler çıkmıyor. Anlaşıldı.

Yirmi yıl kadar önce Milliyet Gazetesi’nde Melih Âşık’ın Köşesi’nde okumuştum: Niğde’de bir hevesli kaset çıkarır sonucu merak eder. Tebdil kıyafet müzikevlerini yoklar. Kendisini tanıtmadan falanın kaseti geldi mi? diye sorar. Son uğradığı satıcı düşünür yok, raflara bakar yok ve: Abi hergün ortaya böyle bir şerefsiz çıkıyor, bizi böyle iki saat aratıyorlar, diye gürler bizimkine. Haksız da değil. Anadolu çocuğu olayın farkında.

Bizim seksenli yıllara kadar hep bir ağızdan söylediğimiz; Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar/Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar ve: İzmir’in dağlarında çiçekler açar/Altın güneş ordu sırmalar saçar/ Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar/Yaşa Mustafa Kemal Paşa / adın yazılacak mücevher taşa… gibi şarkılarımız-marşlarımız vardı. Bugün yok.

Bir kesimin sahiplendiği, bir kesimin burun kıvırdığı: Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk’ün bayrağına / Vefalı Türk geldi yine selam Türk’ün bayrağına… Ve: Ayın şavkı vurur sazım üstüne/ söz söyleyen yoktur sözüm üstüne/ Leylim ley ‘li ve: Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’lı, aslında hepimizin olan türkülerimiz vardı. Bugün yok.

Bugün her siyasi görüşün, her partinin her tarikatın ayrı ayrı şarkısı-türküsü var. Herkes ve her şey kanton kanton ayrılmış. Sanatçılar bile bölünmüş daha ne olacak. Herkesin bildiği büyük el-eller yüzyıl öncesinin intikamını, bizi bir arada tutan değerleri bir bir değersizleştirerek, üstelik birbirimize düşman ederek alıyorlar. Bu tuzağa da düşüyoruz.

Ülkemizin, 50 yıl önce  hep bir ağızdan söylediğimiz: Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar/ Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar… Marşını eskiden olduğu gibi söylemeye ihtiyacımız var. Akif’in: Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak/ Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak… Marşımızı 80 milyon tek bir ağızdan hançeremizi yırtarcasına söylemeye ihtiyacımız var.

Bırakalım şucu, bucu, o’cu olmayı. Biz toplum olarak, insan olarak tek tek kendimize gelelim. Hem Osmanlı’da biziz, Türkiye Cumhuriyeti de biziz. Kimse geçmişini terk edemez, geleceğinden vazgeçemez. Marşlar, şarkılar, türküler ülkenin çimentosundur. Onlar tarihimizi insanımızı anlatır. İçinde dersler çözümler, çıkış yolları vardır. Marşlarımız şarkılarımız, türkülerimiz de birleşelim ülkemizi badirelerden türkülerimiz çıkaracaktır.

(6 Ocak İzmir ) (SAĞLIK NEDENİ İLE BUGÜN YAYINLANMIŞTIR.

YORUM EKLE

banner284