15 Temmuzda Bize Ne Oldu?

15 Temmuz 2016 tarihinde başlamak üzere ülkemizde bu güne kadar bazıları hiç yaşanmamış çok enteresan gelişmeler oldu.
Tarihinde ilk defa ve inşallah son defa demokrasimizin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bombalandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, emniyet ve istihbarat teşkilatlarımızın bazı binaları kendi savaş uçaklarımız ve helikopterlerimiz tarafından vuruldu. Başkent Ankara dâhil ülkemizin her yerinde stratejik öneme sahip kamu kurumlarımızın bile hava savunma sistemlerinden mahrum olduğu ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanımız öldürülmek istendi. Darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini basına açıkladı. Milli İstihbarat Teşkilatımız elde ettiği bilgileri ne Cumhurbaşkanımız ne de Başbakanımızla zamanında paylaşamadı.
Cumhurbaşkanımızın talebiyle halkımızın büyük bir kısmı kadın erkek, genç ihtiyar demeden sokaklara döküldü. Halkımız ellerindeki ay yıldızlı al bayrağımızla tankları durdurdu ve darbe girişimini engelledi. Belediyelerimiz iş makineleri ya da hafriyat kamyonlarıyla olası bir duruma karşı kışlaların önünü kapattı. Meydanlarda ‘Demokrasi Nöbeti ’tutulmaya başlandı.
Camilerden salâ verildi ve halkımızın sokağa çıkması teşvik edildi. Ancak bazı yerlerde salâ verilmesine tepki gösterenler de oldu.
Kendi askerimiz kendi polisimizi ve kendi halkımızı, kendi polisimiz kendi askerimizi vurdu. Bu arada demokrasi şehitlerimiz oldu öbür tarafta birçok vatan haini de hayatını kaybetti.
Askerimiz ikiye bölündü. Genelkurmay Başkanımız ve bazı kuvvet komutanlarımız rehin alındı. Cumhurbaşkanımızın, Genelkurmay Başkanımızın ve kuvvet komutanlarımızın en yakınlarında bulunan yaver, özel kalem müdürü ya da eski tabirle sır kâtipleri ihanet etti.
İlahiyatçı bir öğretim üyesi askeri bir üste yakalandı ancak skandal bir kararla serbest bırakıldı.
İncirlik Hava Üssü darbecilerin ana üssü oldu.
Meclisteki bütün partiler bir araya geldiler. Ortak bir bildiri yayınladılar. Cumhurbaşkanımız da bu bildiriyi desteklediğini açıkladı. Bu birlik ve beraberlik anlayışı, bu kenetlenme şüphesiz ki pek çok şeyi değiştirmiş oldu.
Ülkemizde olağan üstü hal (OHAL) ilân edildi. Çok sayıda asker, polis, hâkim, savcı, akademisyen, öğretmen ve memur açığa alındı. Tutuklamalar yapıldı, soruşturmalar açıldı.
Bütün bu yaşananlar sanki bir kâbustur. Yılların birikimi ve ihmallerinin sonucudur. Bu hepimiz için olduğu gibi devletimiz ve milletimiz için de son bir uyarı olmalıdır. Bir daha uykudan kâbusa uyanmak istemiyorsak demokrasinin yanında laikliğe, hukuka ve cumhuriyetin kazanımlarına da sahip çıkmalıyız. Allah bir daha milletimize ve devletimize böylesi kara günler yaşatmasın…
YORUM EKLE
YORUMLAR
selma
selma - 7 yıl Önce

sağolun

banner284