30 AĞUSTOSU ANLAMAK

30 Ağustosu anlamak için, 15 Mayısı görmek gerek, Pekiyi 15 Mayısta ne oldu? 15 Mayıs 1919’ da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildi. İlk çıkan birlik rıhtıma çıkıp saf tutar. İki efsun taburu öncü olarak Kokaryalı (Güzelyalı) İstikametine yürür. İşte o sırada, Yunanlılara karşı ilk silah patlar. Hasan Tahsin adında genç bir gazeteci tabancasını ateşledi ve hemen şehit edildi. Bir görgü tanığı olayı şöyle anlatır:

“Yunan efsun alayı (tören alayı) tam bir askeri tören alanına geldiği zaman; uzun boylu, yağız bir delikanlı, sokağın başına çömeldi. Silahına davrandı, nişan aldı. İlk kurşunda efsun alayının bayrağını taşıyan uzun boylu, iri yarı Yunan erini alnından vurarak yere serer. “ Sonrası,

İzmir toprağına ayak basan Yunan askerlerini, , bu ülkenin vatandaşı olan İzmir Rum Metropoliti Hristostomos, haçını havaya fırlatarak işgal komutanın elini öpmüş yaptığı duada,

“ Evlatlarım bugün İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş bulunuyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı içerseniz o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle , onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım, azizler arkanızda! “

Rıhtımlar, Rum semtleri, yollar Yunan bayrakları ile bezenmişti. Rumlardan çılgın bir kalabalık alkışlar, çığlıklar, naralarla ortalığı çınlatırlar.

14/15 Mayıs gecesi Türkler ayakta idi. Maşatlık denilen yerde sabaha karşı mitinge çağrılıyordu. Gençler, tekbirler ve tehlillerle ( Lâ ilâhe illallah) sözleriyle halkın hissiyatını harekete geçirmeye çalışıyorlardı. Sabahın erken saatindeki miting, ümitle çaresizliğin, terk edilmişliğin, silahsızlığın ve bu arada karar ve kararsızlığını zikzakları arasında, çok heyecanlı geçer.

İzmir’in işgaline İstanbul halkı büyük tepki koyar, Sultanahmet Meydanı’nda 100 bin kişi toplanır. Konuşmacı yiğit bir Türk kadını Halide Edip’tir.

Mütarekeye göre ordular terhis edilip silahları ellerinden alınınca, Yunanlılara karşı koyacak düzenli bir ordu gücü olmadığından yerel halk ve milis kuvvetleri karış koymaya çalışlarsa da düşman Ankara’ya 30 km mesafeye kadar karşısında bir güç olmayınca kolayca gelebilmiştir. Türk ordusu geceli gündüzlü 23 gün süren Sakarya meydan Muharebesinden sonra, düşmanı yurttan atmak için bir yıl hazırlık yapar. Mustafa Kemal Meclisteki milletvekilleri tarafından büyük bir baskı altındadır. Ama o askerliğin gereğini yapar, Taarruz için:

Milleti hazırlamak

Büyük Millet Meclisini hazırlamak

Orduyu hazırlamak,

Gazi, yılmadan, bunalmadan bütün oldukça ağır eleştirileri göğüsleyerek taarruza hazırlanıyordu.

26 Ağustos 1922 sabahı 4.30’da topçu ateşi ile Büyük Taarruz başlar. Başkumandan, Kocatepe’den, TBMM’ye, bakanlıklara, ve diğer cephelere şu telgrafı çeker:

“Bugün, 26 Ağustos 1338(1922), saat ondan itibaren tekmil cephede taarruza başlanmıştır. Muvafakkiyet AIlah’ındır.”

Bir Eylül 1922’de “Ordular, ilk hedefiniz, Akdeniz’dir, İleri” komutunu verir.

2 Eylülde 69. Alayın öncü tabur Kumandanı Yüzbaşı Nihat, Kolordu Kumandanı General Trikkopis, II. Kolordu Kumandanı General Diyenis, Kurmay Başkanı Albay Yuvanis , 13. Tümen Kumandanı Albay Vandelis 120 subay ve 3000 eri esir alır.

Esirler Garp Cephesi Kurmay Başkanı Albay Asım Bey (Gündüz)’in önüne çıkarılırlar. Yunanlıların yarattığı nice faciaların yangınların, katliamların raporları elinde olan asım Bey, “ –Siz çağdaş bir

ordunun Erkan-ı Harbiye Reisleri diye mi, yoksa adi bir çetenin kan içici birer ferdi diye mi karşılayayım, mütereddidim…”

Daha sonar esirler Uşak’ta Gazi’nini huzuruna götürülür.

Gazi, Trikopis’in elini sıkar, bu el sıkışı gereğinden biraz fazladır.

“-Oturun General, yorulmuş olacaksınız, dedi, Sonra sigara tabakasını uzattı. Kahve ısmarladı. Diyenis’e de nazik muamele etti.” Mustafa Kemal’e:

-Ben sizin bu kadar genç olduğunuzu bilmiyordum General, diyebildi…”

İstanbul Büyükada’da oturan eşine durumunun bildirilmesi için Mustafa Kemal’e ricada bulunur.

Yunan çekilişi/kaçışının araksından Türk süvarileri koşuyordu, Ordunun ana bölümü üç günde 150 km den fazla yol almış olmakla beraber kaçan düşmanı yakalayamamış, var olan deniz araçları ile kaçabilenler kaçmış, kaçamayanların hepsi denize dökülmüştü. Uşak’ın üçte biri yok olmuştu. Alaşehir tamamen yakılmıştı, Manisa’da 18 bin yapıdan sadece 500 yapı kalmıştı. Kaçarken İzmir- Aydın tren yolunu tahrip ettiler.

Bozguna uğrayan Yunanlılar kaçış sırasında, önlerine gelen ne var, ne yoksa, yakıp yıktılar. Hem kaçtılar hem de 450 km’ lik yol boyunca köylerde, şehirlerde ne bulup gördülerse cana ve mala kıyarak kaçtılar. Barbarlığın, vandallığın vahşice örneğini sergilediler. Bunlar yetmiyormuş gibi giderken İzimir’i de yakıp yıktılar. 

KAYNAKLAR:

Aydemir Şevket Süreyya, Tek Adama, Cilt III, Remzi Kitapevi

Özdil, Yılmaz, Mustafa Kemal, Kırmızı Kedi Yayınevi

Lord Kinross, Atatürk,Bir Mileltin Yeniden Doğuşu, Sander Yayınları

YORUM EKLE

banner284