8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE KADINLARIMIZ

 
Kadinlar bu alanlardaki ilk eylemlerini, ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasinda yaptilar. Bu eylemde yeterli sonuç alamadilar. Ancak eylemlerini 8 Mart 1908 günü greve giderek sürdürdüler. Eylem sirasinda fabrikada çikan bir yanginda 129 kadin hayatini kaybetti. Kadinlarin eylemleri, ayni yil diger sanayi kollarinda da kendisini gösterdi.
Ülkemizde, 1921 yilinda, “Emekçi Kadinlar Günü” olarak kutlanmaya baslanilan 8 Mart, 1975 yilinda ise daha da yayginlasmistir.
“Birlesmis Milletler Kadinlar On Yili” programinda Türkiye’de etkilenmis ve 1975 yilinda, “Türkiye 1975 Kadin Yili” kongresi yapilmistir.
19.uncu yüzyilin ortalarindan günümüze gelinceye kadar, dünyada ve ülkemizdeki kadinlar; esitlik, bagimsizlik, ekonomik, sosyal ve politik haklar, daha iyi çalisma ve yasama kosullari elde etmek için mücadeleler vermekte ve çalismalar yapmaktadirlar.
8 Mart 1984 yilindan itibaren ülkemizde, çesitli kadin örgütleri tarafindan, “8 Mart Dünya Kadinlar Günü” kutlanmaya baslanmistir.
Toplumun yarisini olusturan ve her gün yasamin içinde olan kadinlara, yilda bir gün ayirarak, bu gün, kadinlar günü denilmesini anlayabilmis degilim.
Kadinlarin; haklari, sorunlari, toplumdaki yerleri, bir gün tartisilip, ezberleniyor, bir sonraki 8 Mart günlerinde, bu ezberler tekrarlaniyor…
 Ne bir çözüm var, ne bir degisim var ne de her hangi bir gelismeler.
Maalesef kadin-erkek esitligi siralamasinda 135 ülke arasinda 124. üncü siradayiz.
2013 yilinin 8 Mart Dünya Kadinlar Günü yasandigi bu günlerde ülkemizdeki kadinlarimizdan;
15-25 yas arasindakilerden %60’i egitim almiyor,
Dört milyonu okuma yazma bilmiyor,
Her üç kisiden biri siddet görüyor,
Siddete ugrayanlarin orani sekiz yilda yüzde bin dört yüz artiyor.
Ayrica kadinlarimiz;
Hakarete ugruyor, namus ve töre ugruna öldürülüyor,
Sürekli tacize, tecavüze ve cinsel istismara ugruyor,
Sokak ortalarinda kursunlanarak öldürülüyor,
Bogazlari ve bacaklari kesilerek bedenlerinden ayriliyor,
Parçalanan bedenleri çöp bidonlarina atiliyor.
Toplumda verilen rolü ve toplumdaki yeri belli olmayan;
Bu kadinlar, bizim kadinlarimiz degil mi?
Ülkemizde kadinlarin elde ettikleri 1926 medeni ve 1930-1934 siyasi haklar, her ne kadar yasalarla güvence altina alinmissa da; yasalar karsisinda esit olmak pratik yasantida yeterli olmuyor. Zira kadinlarimizin öz güvenleri gelismemistir. Bunun nedeni kadinlarimizin emirlerle, tehditlerle, baskilarla, yasaklarla ve korkularla yönlendirilmis olmalaridir.
Kadinlarimizin bu tür davranislara boyun egmemeleri için; gerek sosyal hayata, gerek siyasal hayata, gerekse ekonomik hayata hazirlanmalarinda bilinçlendirilmeleri gerekir.
Kadinlarimiza bakis tarzimiz degismedikçe, onun üretkenligini göz ardi ettikçe, gelenek ve görenek adina irticaya ödün verdigimiz sürece, kadin insanimizin “ikinci sinif” insan olma özelligi sürecektir.
Ülkemizde, kadinin degerini, kadin kendisi bilecektir. Hiç bir kurulusun ve kisinin reklâm araci olmayacaktir.
Dilegim: kadinlarimizin her türlü taciz ve siddetten arindirilmis, her türlü haklara sahip ve sahip olduklari haklari kullanan ve öz güvenlerine kavustuklari bir dünyada, hak ettikleri ve layik olduklari sevgi ve saygiyi görmeleridir.
Bu dileklerimle, kadinlarimizin 8 Mart Dünya Kadinlar Günü’nü kutluyorum.
YORUM EKLE

banner284