ACININ ADI YOK

“Ermeni Soykırımı” iddiasını ne zaman duysam; “bitmez tükenmez bir dert, ömür diyorlar buna,” şarkısını anımsarım.

Yıllardır toplumumuzun tepesinde demokles’in kılıcı gibi bir “Ermeni Soykırımı” iddiası sallanmaktadır; hatta öyle anlar geliyor ki, bunu bir koz olarak kullanmak isteyenlerin yanı sıra iç ve dış politikalarına da malzeme yapmak isteyenler, arada sırada aba altından sopa göstermek gibi davranışlara da girmektedirler.

Ermeni Diasporası, varlığını sürdürebilmek için 1915 yılında yaşanılan acıları, her fırsatta kaşıyarak, kanatmaktadır; bu tür davranışları ortaya koyanların başında da Fransa’nın geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Batı, Türk Kurtuluş Savaşı’nda bükemediği bileği öpeceği yerde sözde bir “Ermeni Soykırımı” icat ederek, işlerine geldikçe temcit pilavı gibi kızdırıp kızdırıp ortaya koyuyorlar.

Acaba gerçekler nelerdir?

I.inci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı birliklerinin Ruslarla savaştıkları sıralarda; Ermeniler, Osmanlı birliklerini arkadan vurarak, birlikleri iki ateş arasında bırakma yönüne gittikleri an: 24 Nisan 1915 günü, Ermeni Komiteleri Osmanlı Hükümetince kapatıldı. Bu komitelerde öne çıkmış yaklaşık 250 kişi tutuklandı. Ermenilerin sözde soy kırım olarak ilan ettikleri 24 Nisan gününde olan işte yalnızca bu tutuklamalardır.

Bu yalnızca bir önlemdi. Ermenilerin, Van’da isyan etmeleri ve Rusların 16 Mayıs 1915 tarihinde Van’ı Ermenilerin yardımıyla işgal etmeleri karşısında, 27 Mayıs 1915 tarihinde Geçici Göç Ettirme Yasası (Tehcir) çıkarılarak, belli bölgelerdeki Ermeniler Suriye, Lübnan ve Irak’ın belli yörelerine göç ettirildiler.

Savaş koşullar nedeniyle, gerekli güvenlik önlemleri alınmadığından, bu göçler sırasında, yollarda binlerce Türk, Kürt ve Ermeni yaşamını kaybetti. Bu yaşananlar bir acıdır ve bu acının adı da yoktur ve rakamlarla da ölçülmez, nedenleri vardır; nedenleri, bir soykırım değil; sömürücülerin doymak bilmeyen sömürmek iştahlarıdır.

Bu göç olayı, geçici olarak sadece bir önlemdir. Çünkü bir olayın soykırım kavramına girebilmesi için, öncelikli olarak bir gruba, etnik kökeninden, dinsel inançları ya da siyasal düşünmelerinden dolayı onları yok etmeye dönük bir eylem oluşması ya da bunun düşünülüp planlanması gerekir

“Genocide”, yani “soykırım”, yasal tanımına 1948 yılında kavuştu. Birleşmiş Milletlerin kurulmasından sonra, kavramın tanımını yaparak, hangi suçların Genocide kavramının içine gireceği saptandı. 1915 Ermeni Tehciri yaşanırken, böyle bir yasa da yoktu, tanım da…

Bu gerçeklerin ışığı altında Fransızlara sormak istiyorum:

Adana, Antep, Urfa ve Maraş’a neden geldiniz, Sütçü İmam ve Şahin Bey’i biliyor musun? 20 Ekim 1921 yılında, Türkiye adına Yusuf Kemal Bey ve Fransa adına Henry Franklin-Boullion tarafından imzalanan Ankara Anlaşması’nda, Ermeni soykırımı olarak bir madde yer alıyor mu? Ayrıca 24 Temmuz 1923 yılında, Türkiye’nin Batı’yla hesaplaştığı 143 maddeden oluşan ve Fransa adına Maurice Pelle’nin imzaladığı Lozan Anlaşması’nın hangi maddesinde Ermeni soykırımı olarak bir madde yer alıyor?

Evet, tarihinizde imzaladığınız anlaşmalarda Ermeni soykırımı olarak herhangi bir madde yokken Siz, neden tarihinizi inkâr edip sözde Ermeni soykırımı icat ederek bunun arkasına sığınıyorsunuz?

Savaş adını alan cinayetleri nefretle kınıyorum.

Yaşamlarını kaybeden Türk, Kürt ve Ermenilerin acılarını tüm sıcaklığıyla yüreğimde yaşıyorum…

YORUM EKLE

banner284