Ahtapotun Kolları

Yıllar önce bir film izlemiştim. “Bir Zamanlar Amerika”ydı adı. Bunun için yüzlerce kilometre yol almaktan da kaçınmamıştım.
Bir zamanlar Karaman’da vardı. Şimdiyse yerinde yeller esiyor. Tapucak, Gazidükkan sefilleri oynuyor. Evler ağızdan dökülen dişler örneği bir biri ardına yere düşüyorlar. 
Madem filmden söz açtık, sürdürelim. Çocukluğumuzun korkulu filminin adı, Ahtapot’tu. Korkunç bir yaratık. Sayısız kollarıyla önüne geleni boğuyordu. Şimdiki kentimizi dev bir ahtapot yok ediyordu. Plansız, pervasız bir açgözlülükle evler pardon, apartmanlar, göğü delen yapılar geometrik bir düzensizlikle ucubeler doğuruyorlar. 
Bu genişleme, şişme kente hizmet götürmeyi engelliyor, sorunların katmerleşmesinden başka işe yaramıyor. Bunun üzerine araba canavarı, kentte adım atacak yer bırakmıyor. Cumhuriyet alanının doğu bölümündeki yol, cadde demeye dilim varmıyor. İsmet Paşa caddesi, Atatürk Bulvarı sanırsınız ki sırat köprüsü. Onca dar yollar, caddeler keyfi park yeri olmuş. Keyif gelmiş, buralarda saltanat kurmuş. Kentin kan damarı, soluk borusu olması gereken bölümleri boğazlanmış. Kalbe ya da beyine giden damarlar pıhtıyla kapanmış. 
Tek tanrının kulu görevli çıkıpta bu arabalara “Ameliyat yapmayı” akıl edememiş. Kentte herkes sinirli. Dokunsan barut fıçısı gibi patlayacak. Yayalar perişan, can korkusuyla “mecelleşiyorlar” araba sahipleriyse yersizlikten muzdarip. Ahtapot onlarıda boğuyor. 
“Velhasıl kelam” bir zamanların Karaman’ı yok artık. Ondan bize kalanlar. Anılar ve korkular. Yalnızca. Çimentoların altında kaldı her şey.

 

YORUM EKLE

banner284