AMELE-6

Güneş yükselmeye başladı. Kalabalıklaşan insanların bakışları arasında; esnaf dükkânları kepenklerini kaldırarak çevreye bir canlılık kazandırdılar. Karşıdaki fırına gelenlerin ellerindeki kâğıtlara aldıkları ekmekleri sararak, ayrılmalarını gören Yusuf, sebebini anlayamadığı bir heyecanın içinde oluştuğunu hissetmeye başladı; bulunduğu yerden ayrılmak istedi ve arkadaşlarının yardımıyla ayağa kalktı, azık çıkısını tekrar küreğe geçirdikten sonra arkadaşlarına gülerek, teşekkür etti, bulundukları yerden ağır ağır ayrılmaya başladı.

Birkaç adım atan Yusuf, midesinin bulandığını, gözlerinin karardığını, bayılacak bir duruma geldiğini anladı; düşmemek için olduğu yerde kaldı, küreğe dayanarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmeyen Yusuf, İnönü Caddesi’nden Ak tekke Camisine kadar çok zorlanarak, gelebildi.

Yusuf, camide biraz dinlendi ve nereye nasıl gidebileceğini düşünmeye başladı:

Kodaman mahallesinden geçerek Hastaneyi de geçip, Hisar Mahallesine oradan da Hacı Celal Mahallesine girip, eve gitmeyi; ya da İkinci İstasyon caddesinden İstasyona kadar gidersem beni kimse görmez gören olursa bile beni tanıyan olmaz, diye gidebileceği yerleri birer birer aklından geçirdi.

Bu gitmeyi düşündüğü yerleri beğenmeyen Yusuf, aklına daha uygun bir fikir geldi, kendi kendine bu yol daha iyi diye düşündü ve biraz rahatladı, böylece görenler, omzundaki küreğin ve küreğe bağlı azık çıkısının ne anlama geldiğini anlamış olacaklardı.

Bu yer, İmaret ’in önünden çağlayarak akan ve uzantısında Hatun iye önünden geçen ırmağı takip ederek, evlerinin yakın bir yerine kadar ulaşmayı düşündü; böylece kendisini görenler, sulama yapan bir kişi olduğunu düşünecekler, diye rahatladı…

Oturduğu yerden yavaşça kalkan Yusuf, ayaklarının altından yol mu çekiliyor; yoksa ayaklarında taşınması çok ağır bir yük mü olduğunu anlayamadan Hacı Beyler Çeşmesinden Ali Şahane Mahallesine yöneldi, Haniye’ye gelince Kürt Satıların evlerinden ırmağı takiben Yörük Ziyaların evlerinden önünden geçerek, bahçelerin bulunduğu alana girdi.

İlk geldiği bahçedeki ağaç dallarında açan beyaz ve pembe renkli çiçeklere konan ve çiçekler arasında kendi güzelliklerini görmek istercesine sürekli olarak yakın dallardaki çiçeklere geçen kelebekleri…

Dallar arasında görülmesi zor olan ve yuvalarına bir şeyler götürmek için sürekli çırpınıp duran serçeleri….

Ağaç dallarındaki çiçekleri, kelebekleri, serçeleri, yerde rengârenk açan çiçekleri ve çiçekler arasında uzayan kırmızı gelincikleri ve beyaz papatyaları, kendinden geçercesine seyre dalan Yusuf, başka yerlerde göremeyeceği doyumsuz güzellikleri tattı.

Engin duvarlarla çevrilmiş olan bahçenin duvarına oturan Yusuf, karıncalara dikkat etti ve karıncaları seyre daldı: Siyah inci taneleri gibi ardı ardına dizilmiş karıncalar, bir düğün alayı oluşturuyorlar sanki. Bir telaş, bir telaş görülmeye değer…

SÜRECEK...

YORUM EKLE

banner284