BÖYLE ZENGİNLİĞİN!!

Kanımca, kölelik, insanlığın toplulaşmaya başlamasıyla başlar. Amaç insan emeğine el koymaktır. Emeğin sömürülmesi, tarihsel süreç içerisinde başat bir uygulama olmuştur. Gücü elinde tutan emeğin sahiplerini, emeklerinden ırakta tutmuşlardır. Geriye dönüp bakarsak, insanlı tarihin bunu kullandığını görürüz. İlk çağda, orta çağda, yeniçağda ve şimdiki en iğrenç örnekleri binlerce kez yaşanmış ve yaşanmaktadır.
Geçenlerde okuduğum bir haber kanımı dondurdu. Köleliğin bir başka biçimi olan, “beyaz et” ticaretinin nerelere ulaştığını gösteren rakamlar dudak ısırtan nitelikteydi. Kölelik bağlarıyla bağlanmış kadınlarımızın paraya dönmüş aşağılanmışlıkları, insan onurunun ayaklar altına alınmaları, eninde sonunda bir genelev patroniçesinde toplanmıştı.
Bu kişi Manukyan ismini taşıyor. Geride bıraktığı, öte dünyaya götüremediği “kirli servete” bir bakalım
-5 yıldızlı 6 otel (olmaz olsun)
-2 fabrika
-Adalarda iki köşk
-İstanbul’da 500 daire
-70 iş hanı
-Yalova’da yüzlerce daire ve arsa
-Muğla, Kocaeli, Erzurum ve Adana’da onlarca bina ve arsa
-220 taksi plakası
-Banka kasalarında yığın yığın döviz ve hisseler.
Manukyan’ın tek varisi olan oğlunun bir haberi de yazın çıkmıştı. Ortak gideri ödemediği için davalık olmuştu. Sonradan ödeyip-ödeyemediğini öğrenemedim. İşte bu varis ölünce 36 kişi kalıtın (miras) peşine düşmüşler. Konu yargıda.
İnsan sömürüsünün geldiği yer, aktör için “ırza geçmekten” başka bir anlama gelmez. Böylesi servetin içine edilmez de ne yapılır?

 

YORUM EKLE

banner284