Çanakkale Savaşları’nın Sonrasında Yaşananlar

Takvim yaprakları 18 Mart’ı gösterdiğinde, haklı olarak bir ulusal heyecanı yaşarız.
İngiliz ve Fransız zırhlılarının, Çanakkale Boğazı’nda batırılışları; M. Kemal’in komutasında Conkbayırı ve Anafartalar’daki Gelibolu Savaşları, gösterilerle, filmlerle, söylemlerle ve şiirlerle coşkuyla aktarılır.
Çanakkale Savaşları’yla ne kadar öğünsek, ne kadar heyecanlansak ve ne kadar gurur duysak azdır. Çünkü Çanakkale Savaşları, ülkemizde yaşayanları bir arada tutan en önemli harçlardan biridir.
Benim burada dile getirmek istediğim Çanakkale Savaşları’ndan sonra ülkemizdeki yaşantılardan az da olsa kesitler aktarmaktır.
Çanakkale Savaşları’nda iki yüz elli bine yakın insanımız şehit oldu. Bu şehitlerimizin büyük bir çoğunluğunun evli olduğu düşünüldüğünde ve çok eşliliğin geçerli olduğu da göz önüne alındığında en az üç yüz, üç yüz elli bin kadın dul kaldı.
Her annenin dört çocuk dünyaya getirmiş olabileceği düşünüldüğünde de bir milyonun üzerindeki çocuk da öksüz kalmıştır.
Sanayinin olmadığı; tarımın, sarı öküz ve kara sabanla yapıldığı bir dönemde, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları nedeniyle, yeterli insan ve hayvan gücü olmadığından, toprakların uzun süre işlenememiş olması da düşünüldüğünde, topraktan ne elde edilebilir?
Sanayi ve tarımdan gelir elde etmeleri olanaksız olan bu anneler, sağlıklı beslenme bir yana, çocuklarının karınlarını nasıl doyuracaklar? Verem, tifo, tifüs, kolera, sıtma vb. hastalıklardan çocuklarını nasıl koruyacaklar? 
Çocuklarını eğitimlerini nasıl sağlayacaklar?
Diğer taraftan:
Osmanlı, Kırım Savaşı öncesinde borçlandı. Borçların ödenmesi için borç veren devletler Genel Borçlar İdaresi (Duyun-u Umumiye)ni oluşturdular ve tuz, tütün vb. devlet gelirlerine el koydular.
Bu nedenle, bu alanlardaki gelirlerin de devlet hazinesine girmediği ve savaş ortamının bütün hızıyla devam ettiğinden anneler, devletten de gerekli yardımları alamadılar.
Sanayi ve tarım gelişmediği için gerekli çalışma ortamları bulamayan, devletten de gerekli yardımı alamayan anne ve çocuklar, açlık, yokluk ve yoksulluk içinde yaşamla savaş vermeye mecbur kaldılar.
Yarı aç, yarı tok olarak anneler, kanaviçe ve oya üretip; henüz kemikleri bile gelişmemiş erkek çocuklar, buldukları günlük işlerde çırak olarak çalışıp varlıklarını sürdürdüler.
Acı çektiler, hasretlik çektiler, ızdırap duydular…
Gözyaşları akıttılar…
Fakir fukara, garip guraba oldular…
Yıkılmadılar, yaşamlarını sürdürdüler…
Bütün şehitlerimize, eşlerine ve çocuklarına minnettarım.
M. Kemal’in komutasında ve yanında, Kireç tepe eteklerindeki bağlarda, alnından vurulup tertemiz yatan şehit İbrahim dedeme ve bütün şehitlerimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Çanakkale Şehitlerimizi hiç unutmayacağım.
Ruhları şad olsun. 

YORUM EKLE

banner284