DEMOKRASİ NEREDE?

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylaması ile askeri müdahalelerin ve askeri darbelerin bir kuşa çevirdiği demokrasimiz, aksak topal yürürken bizlere veda etti.

Halk oylamasının tartışmalı sonucunda çıktığı söylenen evet oyu ile demokrasi rejimi gitti, otokrasi rejimi geldi.

Bu gerçeği saklamak için özenle “Cumhurbaşkanlığı bakanlık sistemi” deniliyor. Oysa böyle bir sistem yoktur, değişen doğrudan doğruya rejimdir.

Otokrasi rejimlerinde devlet başkanları seçimle işbaşına gelirler, ancak otokrasi rejiminin özelliği gereği otokrasilerde:

Siyasal partiler olmaz. Var olarak görülen siyasi partilerin de hiçbir fonksiyonu ve işlevleri yoktur.

Partiler olmadığı için de; muhalefet ve ya ana muhalefet partisi demek yanlış olur.

Parlamento göstermeliktir. Sadece milletvekillerinin kendi aralarında mücadeleleri görülür. Bu milletvekillerinden bazıları da arada sırada devlet başkanına çatar. Ancak devlet başkanına çatmaları, sadece devlet başkanının reklamını yapmaktan ve devlet başkanını gündemde tutmaktan başka hiçbir işe yaramaz.

Yani meclis olmaz; saray olur…

Kısacası kurum yerine kişi vardır.

Güçler ayrılığı değil, devlet başkanının otoritesinde birleşen güçler birliği vardır. Böylece de bütün güçler, devlet başkanlığının şahsında merkezileşmiştir. Öyle olmuyor mu?

Otokrasi rejimine geçildiği andan itibaren devlet başkanı eleştiriliyor. Devlet başkanı kim olursa olsun, devlet başkanını eleştirmek, otokrasi rejimini değiştirmiyor. Aksine devlet başkanını eleştirmek, devlet başkanını güçlendiriyor.

Devlet başkanının A ya da B olması, değişmez. Ve bu eleştiriler, rejimin kalıcı olması için bir araç durumuna geliyor.

Sonuç olarak: otokrasilerde sorun devlet başkanının şahsı değil, bizzat rejimin kendisidir.

Görüleceği gibi, demokrasilerde olan kurum ve kuruluşların hiçbirisi otokrasilerde olmaz; çünkü otokrasi, tek adam rejimidir. Ve tek adam rejiminin,

kurum ve kuruluşların sağlayacakları uzlaşmalara gereksinimi yoktur. Tek adam ne derse o olur…

Ayrıca otokrasilerde “parti devleti” olmaz; “kişi devleti” olur. Hatırlayalım: “ben gidersem devlet yıkılır,” denilmesi, boşa söylenmiş bir söz olur mu?

Son günlerde, yeni kurulan siyasi partilerin seçimlere katılmalarını engellemek için bazı gelişmelerin olduğu ifade ediliyor. Ne var ki, asıl amaç, yeni kurulan bu siyasi partilerin seçimlere katılmalarını engellemek değil; bu partilerin, siyasi parti olarak söyleyeceklerini engellemektir.

Bir de bazı belediyelere çeki düzen verme uğraşı içine giriliyor. Öyle görülüyor ki, bu uğraşların amacı, CHP ile şurada ya da burada bağlantılı kadınlı erkekli kişileri tutuklayarak, toplumda bir kargaşa yaratıp, daha önce dillerden düşmeyen darbe söylemlerine başka bir yönden anlam da kazandırmak, olabilir.

Ya da Millet İttifakı belediyelere kayyumlar atayarak, belediye seçimlerini yok sayarak, belediye başkanlarını atama ile göreve getirile bilinir. Bu uygulama da otokrasini gereği olur.

Belediye başkanlarının, belediye meclislerine başkanlık etmesini engelleyip, halk yerine belediye meclislerinin seçmesi girişimleri gündemde. Ne diyelim, otokrasi bu…

İşte bütün çıplaklığı ile otokrasi rejimi!

Demokrasi nerede?

YORUM EKLE

banner284