DOKTOR BAHA MÜDERRIS OGLU

Doktor anama moral veren sözleri ile birlikte, iyice muayenesini yapmis, düzenledigi reçeteyi verip, bir çayimizi da içtikten sonra, kendisine ait araba ile geldigimiz gibi, ben Bankadaki görevime, o da muayenehanesine dönmüstük. Doktor bütün israrlarima ragmen bize giderken kendi arabasini kullanmis, benim baska bir araba kiralama teklifimi de geriye çevirmisti.
Mesaiden sonra aksam eve döndügümde, esimden ilk isittigim “Ben bu doktoru tanidim. Yillar önce sen askerde iken Muammer’im hastalanmis, bu doktora götürerek muayene ettirmistik. O yillarda doktor daha ince uzun yapili ve fötr sapkali biriydi” sözleri oldu. Esimin en büyük özelliklerinden biri, hafizasinin çok kuvvetli olusuydu ki aradan uzun yillar geçmis olsa bile, hele muhatap oldugu bir kisiyi, asla unutmazdi.
Esim o olayi da kisaca söyle ifade etmisti. ”Sen askerde bulundugun sirada bir kis günü Muammer’im hastalanmis, hastaligida günden güne agirlasmis oldugundan agabeyim soför Mustafa’nin kamyonunun soför mahallinde Karaman’a gelip bu doktora muayene ettirdigimizde Doktor, Muammer’ime bir adet igne yapmis ve bana “Kizim bu çocuk 24 saat içinde ya iyi olup sana dönecek, ya da ölecek. Allahtan ümit kesilmez. Çocugunu üsütmeden hemen evine götür”demisti
Doktor Baha beyi ilk defa Ankara’da simdi aklima gelmeyen Milli Egitime ait bir saglik kurulusunun basinda iken, ögretmen olan kizimla ilgili bir saglik raporunun tasdiki için zamanin Yesildere Belediye Baskani rahmetli Yusuf Talo ile birlikte makamina çiktigimizda görüp tanimistim.
Ikinci defa ise memuriyetimi Karaman’a tasidigim yillarda galiba 1981 yilinda bir trafik kazasinda hayatini kaybeden oglu Temel’in vefatindan sonra, Banka’dan arkadaslarimla birlikte taziye için gittigimizde gördüm. O koca adam acilarin en büyügü olan evlat acisi ile yikilmis, çökmüs ve çok perisan bir haldeydi ki onun bu durumu beni çok etkilemisti.
Baha Beyi simdi rahmetli olan, o günlerde Banka’da görevli Nurettin Tartan, Hilmi Biyik ve Osman Isik beylerle birkaç kez ziyaret ettigimizi hatirlarim. Iste o ziyaretlerden birinde Baha Bey söyle demisti “Ben Allah’a tevekkül ederek kendimi çokça dini konulara verip teselli olmaya çalisiyorum. Ancak yengeniz benim gibi yapamadigindan, o daha çok perisan. Simdi de onun sihhatinden korkuyorum”demisti
Baha bey sonralari Bankamizin da anlasmali doktoru oldugu için münasebetlerimiz daha da çoktu. Iste o günlerde sol ayagimin tabanindan yukari dizime dogru yürüyen bir agri için ona gittigimde ayagimi çesitli sekillerde muayene ettikten sonra; “Tevfik bey bu agri sigaradan. Bildigim kadari ile sen sigara içiyorsun. Sigarayi birakirsan bu agrilarda yavas yavas kaybolacaktir” dedi.
Hakikaten de o günlerde günde iki paket sigara içiyordum. Doktorun tavsiyesini sanki hiç duymamis gibi sigaraya devam ederken ayagimdaki agrilarda daha fazla çogalmis ve yürüyemez hale gelmistim. Baha Beye tekrar müracaatimda; “Tevfik bey, sen hala sigara içmeye devam ediyor musun? Sana bütün samimiyetimle söylüyorum, hem vallahi ve hem de billahi, eger bu sekilde sigara içmeye devam edersen, bu ayagin kesilir” dedi.
O an, sigara sebebiyle ayaklari kesildiginden sakat kalmis Karaman’daki tanidiklarim teker teker gözlerimin önünden geçtiler. Doktor emsal olarak Taskale’li halici Hasan Hüseyin’in de parmaklarinin kesildigini söylediginde birkaç hafta önce Kizilca Kuyuda bahçe komsumuz da olan H.Hüseyin’i dükkâninda ziyaret ettigimde, ayagi ile ilgili olarak “Hep su meret sigaradan oldu. Onu da bir türlü boslayamadim” dedigini hatirladim.
Doktor “Bilirsin seni severim. Gel su sigaraydi birak,” dediginde artik yapacak bir seyde olmadigindan ayaga kalkarak cebimde bulunan sigara paketini orada yanmakta bulunan sobaya, çakmagi da çöp sepetine attim. Doktor “Söz mü?” demis ve bende “Söz, Doktor bey. Artik bu sigarayi, bundan sonra içmeyecegim” diyerek ve müsaade alarak ayrilmistim.
Hemen hemen otuz yil araliksiz içtigim sigarayi o günden sonra elime dahi almadim. Ayagimin agrisi da yavas yavas azaldi. Ancak, sonraki yillarda benim sigara içmemem hiçbir seyi degistirmeyecekti. Çünkü o yillar kapali yerlerde henüz sigara yasagi da yoktu.
Hele hele memuriyetimi Konya subesine tasidigimda, sifre sefi olarak gizli ve daracik bir odada, birlikte çalistigim bayan arkadasin sik sik sigara içmesi sebebiyle, beni etkilemis bu defa artik hayatimin sonuna kadar kroniklesen KOAH hastasi olmustum.
Eger o yillarda bugünlerde oldugu gibi kapali yerlerde de sigara yasagi olsaydi simdileri hem sabah ve hem de aksam bu kadar ilaci içmeyecegim gibi geceleri de oksijen makinesine baglanma durumum olmayacak ve daha sihhatli olacaktim
Bu arada kapali yerlerde sigara yasagini getirenlere tesekkür ederim. Hala bile bile sigara içenlerin sigaradan ayaklarini kaybedenler ile en hayati olan doya doya nefes alamama durumum kulaklarina küpe olsun.
Beni sigaraya alistiran 1950 yillarinda bir çiftlikte birlikte çalistigimiz Ilkokul, Ziraat Okulu Ziraat makineleri kursu ve askerlikte de birlikte oldugumuz, yalniz meslekte ayri düstügümüz, kendi köyüm Yesildere’den kardesim kadar sevdigim, baskomiser emeklisi, Hüseyin Demirtas’ti.O’nu sigarayi birakamamasi yüzünden Akciger kanserinden kaybettik.
Simdi düsünüyorum da; iyi ki sansim Baha Bey gibi birini karsima çikarmista O’nun telkin ve ögüdü ile sigarayi o yillar birakmisim. Eger o olmasaydi, benim akibetimde arkadasim gibi çoktan toprak olmakti. Bu sebeple Baha Bey’e bir can borcumun oldugunu hep hatirlarim.
Benimle birlikte nicelerini böyle kötü aliskanliklarindan ve diger hastaliklarindan sifaya kavusturdugu gibi, milletvekilligi ve daha birçok devlet hizmetindeki görevleri sirasinda Karaman ve halkimiza unutulmayacak hizmeti olan büyük bir insandi.
Ona bütün kalbimle minnet, sükran ve rahmet dilerim. Allah O’ndan razi ve topragi da bol olsun. 
YORUM EKLE

banner284