Sultanoglu, bir sinifta ögrenim gören ögrencilerin tamamindan üst düzeyde bir basari beklenemeyecegini belirterek, “Çocugun karnesindeki derslerinin hepsinde çok iyi olmasi beklenemez. Beklenmemeli de. Çünkü sinifin bir birincisi varsa birde sonuncusu mutlaka vardir. Bu anlamda bakarsak biz çocuklarimizi oldugu gibi kabul etmeliyiz. Bunu yaparken de çocugumuzu bir yöne itmeden kendimizin basaramadiklarini onun yapmasini beklersek burada yanlis yapmis oluruz. Çocugumuzun kapasitesine göre, ilgi ve yeteneklerine uygun alanlara dogru yönlendirmemiz lazim. Onlari itmeden, severek ve destek olarak yapmaliyiz. Çünkü bizim temel ve en önemli varliklarimiz çocuklarimizdir. Ama ben o en önemli varliklarimizi simdi dördüncü siniftan itibaren yaris ati gibi baslayip da dershanelere, ögretmenlere, özel kurslara gönderilmesi taraftari da degilim. Birakin çocuklugunu yasasin. Tiyatro egitimi ve hobi kurslarina basvursunlar. Kendilerini dogru ifade etsinler. Ögrencilerimize 5 dakika süre versek ilini kentini anlat desek kaç tane ögrencimiz 5 dakika Karaman’la ilgili konusabilir. Bizim bu tür seyleri gelistirmemiz ve olaylarin üzerinde durmamiz lazim. Zaten dogru meslekler, dogru isler yaptirabilirsek çocugumuz yarin mezun olduktan sonra da elindeki diplomasiyla atanamayan ögretmenler, ziraat mühendisleri denmeden dogru is yapabilmesi için dogru alanlara kanalize etmemiz lazim. Çocuklarimizi mezun olduktan sonra is yapilabilecek alanlara yönlendirmeliyiz. Il istihdam kurulu ve meslek edindirme kurulunda is açigi fazlaca bulunmaktadir. Çocugumuzu çok iyi yönlendirmeliyiz ki onlarda seçecekleri mesleklerde mutlu olsunlar. Çünkü öncelikle onlarin ne oldugu degil mutlu olup olmadigina bakmaliyiz” diye konustu.