CHP, Karaman’da Da “Adalet” İstedi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün Ankara’dan İstanbul’a doğru başlattığı “Adalet” yürüyüşüne Karaman Cumhuriyet Halk Partisi Teşkilatı’da destek verdi.

CHP, Karaman’da Da “Adalet” İstedi

Cumhuriyet Parkı’nda bir araya gelen CHP’liler ellerinde taşıdıkları adalet pankartlarıyla İl Başkanı İsmail Atakan Ünver’in açıklamalarını pür dikkat dinlediler.

Ünver’in yaptığı açıklamada, “Bugün, ülkemizin AKP iktidarı tarafından getirildiği noktada en büyük ihtiyaç, adalete duyulan ihtiyaç olmuştur. Türk Milleti adına karar veren mahkemeler, 15 yıllık iktidar sonunda AKP tarafından tamamen kuşatılmıştır. 2010 referandumuyla birlikte FETÖ' ye teslim edilen Türk yargısının başımıza ne işler açtığı hepimizin malumu. Geçtiğimiz yıllarda Ergenekon, balyoz gibi kumpaslarla ordunun vatansever ve Atatürkçü subayları yıllarca, hatta Türk ordusunun komutanı 26.Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ "terör örgütü üyesi olmak ve yönetmek" suçlaması ile 2 yıla yakın bir süre cezaevinde tutuklu kalmıştır. Ordudaki kıymetli subaylar ve kadrolar kumpas davaları ile bir bir tasfiye edilirken FETÖ' nün hainleri terfi ettirilmiş ve TSK' ya çeşitli kademelerde komuta edebilir konuma yükseltilmişlerdir. Adaletin unutulduğu, hukukun ayaklar altına alınarak karşıt görüştekileri sindirmek ve yok etmek için bir sopa olarak kullanıldığı bir süreç yaşanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada geçmişte yapılan yanlışlardan hala ders alınmadığı ortadadır. AKP iktidarı, yargıyı illa birilerine teslim etmek sevdasından vazgeçmemektedir. Bir türlü liyakata yönelik çalışma yapmamaktadır. İlgili mevzuatta siyasi düşüncelerini belli etmeleri nedeniyle "aday ve aday adayı olmak için istifa eden yargı mensuplarının otomatik olarak tekrar görevlerine dönemeyecekleri11 ne ilişkin hükme rağmen, daha önce partisinden aday adayı, aday ve yöneticilik yapmış kişileri hâkim ve savcı olarak atamaktan, yargıyı siyasallaştırmaktan çekinmemektedir. Oluşturulan güdümlü yargının, karşıt görüştekilerin sindirilmesi için bir sopa olarak kullanılması usulüne devam edilmektedir. İktidara karşı en ufak bir serzeniş dahi cezasız bırakılamamaktadır! Sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımlar, basın açıklamalarındaki demokratik bir hukuk devletinde dava bile açılmayacak sözler, dava açılmak bir yana, tutuklamaların ve cezalandırmaların gerekçesi olmaktadır. Artık mahkemeler, dosyaya ve içindeki delillere değil davanın taraflarına bakarak karar verir olmuşlardır. Artık ne uluslararası hukukun evrensel kaideleri, ne yüksek mahkemelerin istikrar kazanmış içtihatları mahkemelerin ve hakimlerin hukuka uygun ve adil kararlar vermesini sağlayamamaktadır. En üst yargı mercilerinden en alttaki yargı mercilerine kadar tüm yargı organları hukuku ve adaleti tesis etmek yerine, iktidarı memnun etmek anlayışı ile hareket eder durumdadır. Bu bağlamda; Anayasa Mahkemesi, daha önceki içtihatlarından dönerek adı OHAL yasası olan hiçbir KHK'yı incelemeyeceğine hükmetmiştir. Anayasa Mahkemesi de iktidar da OHAL'in tabiatında olan konu ve zaman sınırlamasını, yani çıkarılacak KHK'lerin OHAL ilanına sebep olan konularda ve OHAL süresince geçerli olmak, OHAL'den sonra da geçerli olacak şekilde düzenleme yapmamak / yapamamak zaruretini umursamamaktadır. YSK, açık kanun hükmüne rağmen mühürsüz oy zarflarını geçerli sayıp, 16 Nisan referandumundaki sonucun ortaya çıkmasına sebep olabilmekte, bundan da hiç gocunmamaktadır. Geçmiş dönemlerdeki aksi kararları hatırlatıldığında da "tam kanunsuzluk yoktur" diyerek pişkinlik yapabilmektedir. Son olarak bir mahkeme, bir ana muhalefet partisi milletvekilini "casusluk" suçlaması ile cezalandırıp, kaçma şüphesi nedeniyle de tutuklayabilmektedir. Üstelik milletvekilinin suçlandığı konu ile ilgili olarak "vallahi de billahi de o tırlar Bayır-Bucak Türkmenlerine gitmiyordu" diyen kişi hâlâ Başbakan Yardımcısı koltuğunda otururken bunu yapabilmektedir. Daha da düşündürücü ve ürkütücü olanı memleketin en kudretli ve tarafsız kişisi "bunu onların yanına bırakmayacağım" dedikten sonra bunlar yapılmaktadır. Bugün adalet, sadece "boşanma” ve iki tarla arasındaki “an davası” diyebileceğimiz sıradan davalarda kalmıştır. (Biraz...) Adalet vatandaşa sadece "boşanma ve an" davalarında lazım değildir. Esas vatandaş adalete güçlüye karşı, devlete ve devlet erkini yöneten siyasilere karşı ihtiyaç duymaktadır. Ancak günümüzde vatandaşın devletle ve devlet erkini yöneten siyasilerle karşı karşıya geldiği durumlarda adalete güven sıfıra inmiştir. Tüm bu yaşananlar sonucunda iktidar tarafından ülke öyle bir noktaya getirilmiştir ki Ana Muhalefet Partisinin lideri, CHP'nin Genel Başkanı, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yollara düşerek "adalet"i aramak durumunda bırakılmıştır. Biz de bugün burada adalet, hukuk devleti ve demokrasi konusunda duyarlılığımızı vurgulamak ve "adalet" için yürüyen Anadolu'nun Kemal'i, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek olmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ülkenin dört bir yanında meydanlarda, sokaklarda, caddelerde ve yollarda "adalet" arayışında olan Cumhuriyet Halk Partili yoldaşlarımıza ve partili partisiz tüm yurttaşlarımıza Karaman'dan, sizler adına, selam ve dayanışma duygularımızı gönderiyorum” dedi.

ADI ŞEKER, DİLİ BİBER, SÖZLERİ ZEHİR

Ünver, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüşle ilgili olarak AK Parti Milletvekili Recep Şeker’in söylediği sözlere de değinerek, “Tabii bu yürüyüş ve dayanışma hareketi ortaya çıkınca kışkırtıcılar da durumdan vazife çıkararak hemen devreye girdi. Bu kışkırtıcı ve provokatörleri ciddiye almamakla birlikte içlerinden birine değinmeden edemeyeceğim. Zira birazdan bahsedeceğim sözlerin sahibinin, biz memleket adına bir faydalarını görmesek de Karaman Milletvekili olduğuna dair yaygın bir kanaat var. Bu milletvekilinin adı Şeker, dili biber, sözleri zehir. Sayın vekil, zannederim siyasete yeni ısındı. Çünkü sahaya öyle bir dalmış ki kırmadık pot, devirmedik çam bırakmamış. Bu sayın vekil; sosyal medya hesabından dün başlayan “adalet” yürüyüşü ve diğer eylemler hakkında “ CHP, FETÖ’ya destek eylemi yapacak” demiş. Yavaş sayın vekil, yavaş! O kadar da değil. Sen kimsin ki savaş meydanlarında milletin kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve bu alanda bulunan vatansever, cumhuriyetçi, Atatürk sevdalısı insanları FETÖ’ye destek eylemi yapmakla itham ediyorsun! CHP ile hain FETÖ’yü aynı cümle içinde kullanmak senin haddine mi düşmüş? Sen Cumhuriyet Halk Partisi’ni başka partilerle karıştırıyorsun herhalde. Bu saygısız ve seviyesiz yaklaşıma aynı seviyede cevap vermek isterdim ama sayın milletvekili adına sevinerek söylemeliyim ki benim siyasi etik anlayışım ve üslubum buna müsaade etmiyor. Bu sayın vekil yine aynı paylaşımında yapılan bu demokratik eyleme bile tahammül edememiş ve bu eylemleri darbe ile ilişkilendirme cüretinde bulunmuş ve sonrasında eyleme katılanları iç hainler olarak nitelemiş, bu da yetmemiş eyleme katılanları “milletin sabrını zorlamayın” diyerek tehdit etmiş ve “ya bu vatanın evladı gibi yaşayın ya da düşmanı gibi defolun gidin” diyerek ülkeden kovmuş. Şimdi bu sayın milletvekilinin sevdiğini düşündüğüm üslup ile bu meydandan sesleniyorum Eyy Recep Şeker! Sen de gel, biz Cumhuriyet Parkındayız, burada herkes için adalet arayışındayız, biz sadece kendimiz için değil senin için de adalet istiyoruz. Sen kim oluyorsun ki bize hain yakıştırması yapıyorsun? Bu senin haddine mi? Sen bu işlere karışma, bildiğin işlerle uğraş, bu işler senin boyunu aşar... Biz adalet isterken sen demek ki adaletsizlik istiyorsun. Sana göre bizim gibi sadece adalet istemek hainlik; senin gibi adaletsizlik istemek vatanseverlikse sen vatanseverliğin ve hainliğin ne olduğunu git iyice bir öğren öyle gel. Gel de bu meydanda toplanan “adalet” ten başka hiçbir talebi olmayan bu insanlardan yaptığın “hain” yakıştırması ve “ülkeden kovma” hadsizliğin nedeniyle özür dile. Mevlana’nın, Yunusun, Mustafa Kemal’in topraklarında olduğunun idrakine var. Bu topraklarda senin gibi acemi siyasetçilerin kısır siyasi kavgaları hiç yaşanmadı. Sen ağzını açmadan önce bunu öğren! Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak “adalet” için yürürken; ülkenin dört bir köşesinde dayanışma içerisinde Yüce Allah’ın Araf Suresi 23. Ayette “Derki: Rabbim adaleti emretti.” buyruğundaki adaleti ararken, sadece bir Milletvekilimizin Enis Berberoğlu’nun özgürlüğünü aramıyoruz, AKP tarafından kaybedilen, perme perişan edilen devletimizi arıyoruz. Biz Hz. Ömer’in “Adalet mülkün temelidir” sözündeki adaletli devletimizi arıyoruz. Fatih Sultan Mehmet’in “Kadı'yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.” sözündeki kadıların satın alınamayacağı ve hiçbir zaman ölmeyecek, ilelebet yaşayacak devletimizi arıyoruz. Ve nihayet Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz” sözündeki bağımsız adalet gücünü, bu bağımsız gücün varlık temeli olduğu devletimizi arıyoruz. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Bizleri, “adalet” için yürüyen Genel Başkanımızı yalnız bırakmadınız. Dün itibariyle Ankara’dan İstanbul’a “adalet” yürüyüşüne başlayan Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, Anadolu’nun Kemal’ine ben de bugün bu alanda bulunan herkes adına; saygılarımı, sevgilerimi, selamlarımı ve dayanışma duygularımı gönderiyorum. Sayın Genel Başkanımız çıktığınız bu yolda fiziken yanınızda olamasak da manen biz de “adalet” için sizinle birlikte yürüyoruz. Desteğimiz ve inancımız sizinle. Bu ülkeye ya adalet gelecek, ya adalet gelecek, başka çare yok” diye konuştu.

Bildiri okunduktan sonra hep birlikte İsmetpaşa Caddesi’nden yürüyerek parti binasına gittiler.

Güncelleme Tarihi: 16 Haziran 2017, 17:48
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner284