ÖĞRETMEN- 7

Baharın gelişini müjdeleyen ve yeşilin; bütün tepeleri, ovayı, küçük vadileri ve yamaçları kapladığı ve seyrine doyum olmayan güzellikler içinde eriyen karların yerini, allı yeşilli çiçekler ve çiçekler arasında koşuşan kuzular aldı.

ÖĞRETMEN- 7

Esen rüzgâr, çiçek kokuları, adeta küflenmiş bir durumda olan organizmamda yeni bir canlılık kazandırırdı.
Baharla birlikte:
Yakın tepelerdeki karların erimesiyle oluşan sular, derelerde çoğalarak akmaya başlarlar. Sular, derelerin geniş yerlerinde nazlı; dar yerlerine geldiğinde de coşarak, önlerine kattıkları odun parçalarını uzak yerlere sürükleyerek, götürürler. Dere kenarlarında bulunan söğüt ağaçlarının alt tarafları, suların çoğalmasıyla suların içinde kalır; dalları ise, suda birkaç metre sürüklenir, suyun şiddeti azalınca da bir sarkaç gibi tekrar eski yerlerine gelirler.
Bahçelerdeki ağaç dallarında açan beyaz ve pembe renkli çiçeklere konan kelebekler, çiçekler arasında kendi güzelliklerini görmek istercesine sürekli olarak yakın dallardaki çiçeklere geçerler. Dallar arasında görülmesi zor olan serçeler, yuvalarına bir şeyler götürmek için sürekli çırpınıp dururlar. Ağaç dallarındaki çiçekler; kelebekler, serçeler, yerde rengârenk açan çiçekler ve çiçekler arasında uzayan kırmızı gelincikler ve beyaz papatyalar karşısında doyumsuz bir güzellik oluştururlar.
Şehre yakın bir yerde durdum ve karıncaları, arıları, serçeleri, kelebekleri, ibibikleri, keklikleri ve ekinleri izledim:
Daha çok kiraz dallarındaki çiçekleri seçerek bu çiçeklere konan arılar, bazen tek başına; bazen de birkaçı bir arada, çiçekler için ayrı bir güzellik oluştururlar. Her çiçeğe konmak için bir yarış başlatmışlar gibiler. Arıların hepsi aynı boydalar ve hep aynı hareketi tekrarlayıp dururlar. Sanırsınız ki, kondukları çiçekleri incitmekten korkuyorlar. Nasıl bir nezaket diye düşündüm.
Üzüm bağları, bir yeşil deniz olmuşlar, alabildiğine uzayıp gider. Başlangıç ve bitiş yerleri ve aralarındaki sınırları da belli değil. Serçeler, kelebekler ve arılar, sürüler halinde yeşilliklerin arasında kaybolup, tekrar ortaya çıkmalarını, şehirlerdeki işyerlerine giden ve işyerlerinden dönen insanlara benzettim.
Başlarında taçlarıyla rengârenk olan ibibikler, özgür ve yalnız olarak ve birbirlerine yakın yerlerde karınlarını doyurmak için yem ararlar. Havalanmaya veya yere inme anlarında da o güzel sesleriyle, bizlerde varız der gibi ötüşürler. Keklikler, ötüşleri ile avcılara cesaret verircesine yakınlarda olduklarını belirtir gibi adeta yanlarına çağırırlar. Bu kekliklere kıyılır mı? diye içimden kızdım.
Bütün ovayı kaplayan ve ovaya canlılık katan ekinler, yeşilden mora dönüşmeye başlarlar. Başak tutan ekinlerin boyları oldukça büyür ve rüzgâr vurdukça, rüzgârın önünde bir ritim halinde eğilip doğruldukça, yeşilin sarıya dönüşeceğini düşündüm.
Yaylalara doğru çıkıldıkça sıkça rastlanan kır çiçekleri ve tüm yaylayı kapsayan yeşillikler arasında, siyahlı beyazlı kuzular, bir birleriyle oynaşarak, çok
uzaklara kadar giderler. Analarının melemesiyle birlikte, acıktıklarını hissederek, analarının melemelerine koşarak gelip adeta itaat ettiklerini böylece gösteren kuzuları, kucağıma alıp, koyasıya öpmek istedim.
Bir gün, küçük bir yamaca yaslandım ve etrafı seyre daldım:
Yeşilin; bütün tepeleri, ovayı, küçük vadileri ve yamaçları kapladığı ve seyrine doyum olmayan güzellikler içinde: koyunların arasında bir o yana bir bu yana koşuşturan kuzuların hareketleriyle özgürlüğün büyük bir değer olduğunu hatırladım.
Dallar arasında görülmesi zor olan ve yuvalarına bir şeyler götürmek için sürekli çırpınıp duran serçeler, ağaç dallarındaki çiçekler; kelebekler, yerde rengârenk açan çiçekler ve çiçekler arasında uzayan kırmızı gelincikler ve beyaz papatyalar, bana doyumsuz bir güzellik tattırırlardı.
Nereye gitsem, nereye baksam, önümde adeta yeşil bir deniz görünümünde doğa:
Dallarında envai çeşit kuşların yuva yaptığı ağaçlar,
Kokuları etrafı saran badem ağaçları,
Dallarında açan çiçekleriyle baharı müjdeleyen kayısı ağaçları,
Yol kenarlarındaki insanlarla iç içe geçmiş çam ağaçları,
Dans edercesine bulutlarla kucak kucağa sarılan kavaklar,
Arıların bir konup, bir kayboldukları asma dalları,
Kelebeklerin arka arkasına yarışırcasına uçuştukları çiçekler,
Her rüzgâr esişinde, yaprakları, koro halinde bir armoni oluşturur gibi hışırtılar çıkaran ve insanda özgürlük esintileri yaratan binlerce ağaç.
Çağlayan su seslerinin kulaklarda yansıdığı yemyeşil bir Arapgir…
Kemal Uysaler - 20.05.2019-İZMİR

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner284