Şahmaran’lı Masal

Uzun süredir, Şahmaran’dan söz etmek istedim. Ha bu gün, ha yarın derken, masalımla bugün buluşabildim.

Şahmaran’lı Masal

Eskiden, tv, radyo, internet, görüntülü telefon falan yoktu. Ebelerimizin, annelerimizin masallarıydı bizi bilinmez dünyalara bağlayan. İnsani sıcaklıkla iç içe yaşardık. Sıralı dizilen döşeklerde kucak kucağa yatar, özellikle karanlıkta masal dinlemeyi severdik. Baş anlatıcımız annemizdi. Onu sesimiz soluğumuz kesilerek dinlerdik. 
Yıllar yılı kovaladı. Bir bahar günü, İstanbul Sultan Ahmet Camisinin karşısındaki bir banka oturduk. Annem Şahmaran masalını anlattı. Yine onun küçük oğluydum. Masal şöyle:
Keloğlan, köyünde annesiyle yaşarmış. Geçimlerini dağdan kestiği odunlarını, eşeğine yükleyip satarmış. Bir gün odunu yüklemiş gelirken yağmura yakalanmış. Fazla ıslanmamak için yakındaki mağaraya sığınmış. Ne çare ki yağmur yağdıkça yağıyormuş. Canı iyiden iyiye sıkılan Keloğlan çakısıyla, yerdeki toprağı eşelemeye başlamış. Bir süre sonra ortaya bir kapak çıkmış. Kapağı kaldırınca, bir kuyuyla karşılaşmış. Kuyu balla doluymuş. Yağmurun dinmesini bile beklemeden eve koşup, oradan aldığı iki küple geriye dönüp, bunları balla doldurup, eşeğine yükleyip, pazarda satmış. Böyle böyle, aylar sonucu kuyudaki bal tükenmiş. Bu kez belki var diye kuyunun duvarlarını kazdığı sırada, duvar çökmüş. İki ejderha onu yakalayıp, padişahları olan Şahmaran’ın huzuruna çıkarmışlar. Yılanlar “insanlar yerimizi öğrenmişler, bunu öldürelim” demişler. Gönül bu ya, Şahmaran’ın gönlü Keloğlan’a akmış. Onu kendisine eş olarak almış. Şahmaran çok güzel bir kadınmış. Üstü insan alt tarafı yılan kuyruğuyla sonlanmış. Eski söylencelerin sfenkslerinin bir başkası yani. 7 yıl sonra, Keloğlan yeryüzüne çıkmak istemişse de Şahmaran buna izin vermemiş. “Annem yaşlı, bakanı, göreni yok” diye diye eşini razı etmiş. Yalnız Şahmaran bir koşul ileri sürmüş. Yılanların ülkesini giz olarak saklanmasını istemiş ve onu salıvermiş. 
Köyüne dönen Keloğlan annesine kavuşmuş. O ülkenin zalim mi zalim bir padişahı varmış. Zulüm üstüne zulüm yağdırır, halkı perperişan edermiş. Bir gün zalimin tüm gövdesini irinli yaralar kaplamış. Hiçbir hekim sağaltamamış. Zalim acıdan inlerken, yaşlı bir hekim söz alarak, “Şahmaran’ın beyniyle yüreğini yerseniz, iyileşirsiniz” demiş. Ortaya Şahmaran’ın nerede olduğu sorunu çıkınca , aynı kişi “Şahmaran’ı gören kişi gövdesi pullu olur, yılan derisini andırır” deyince ülkenin tüm insanları, çoluk çocuk, yaşlı genç soyunarak sarayın önünden geçmişlerse de böyle bir deriye rastlamamışlar. Tüm ümitler kesildiği sıra, bir ağzı karalı, “Keloğlan’a bakın” demiş. Alelacele Keloğlan saraya getirilir, soyundurulur, gövdesinin pul pul olduğu görülür. İşkenceyle konuşan Keloğlan Şahmaran’ın gizini açıklar. Kuyuya inen askerler, Şahmaran’ı yakalayıp bir hamama götürürler. Onu kesecekleri sırada, Keloğlan’la yalnız kalmasını Şahmaran padişahtan isteyerek gerekli izini alır. Keloğlan’la yalnız kalan Şahmaran, sevgilisine şu öğüdü verir: Benim yüreğimle beynimi sen ye! Cellat Şahmaran’ı kesip biçer. Keloğlan’da gizlice beyni ve yüreği çalar ve yer. Kazanda kaynayan eti yiyen padişah, anında çatlayıp ölür. 
Yılan zehrinin sağaltmada etkili olduğu eskiden beri bilinir. Eski Türklerde evren yılan, ejderha anlamına gelir. Ahi’lerin önderi Ahi Evren, iş yerinin altında yılan besleyip, zehrinden ilaç yaparmış. Yılanlar toprak altında yaşadıklarından, hangi bitkinin kökünün hangi sayrılığa iyi geleceğini de bilirlermiş.
Şahmaran’ın yüreğiyle beynini alan Keloğlan, kargaşadan yararlanarak, arka kapıdan dışarıya kaçar. Bu sırada onun arkasından gelen yaşlı bir adam, ivedice davranarak, onun elindeki torbayı çekip alır ve kayıplara karışır. Meğer bu adam Hızır Aleyhisselammış. Şahmaran’ın beyni ve yüreğini yediği için ölümsüz olduğuna, sayrılara şifa dağıttığına inanılıyor. Dara düştüğümüzde “Yetiş ya Hızır” ya da “Hızır gibi yetişti” diyoruz. 
1)Hızr:Arapça. Hızır: İçenlere ölmezlik veren ab, hayatı içmiş olan peygamber demek.
2)Sanırım bu masal, taa Sümerlerin Gılgamış destanına dek gidiyor. Orada da ölümsüzlük otunu, Gılgamış’tan bir yılan kapmıştı. 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner284