İLK YILLAR

Günümüzde Suriye, Yemen, Irak, Libya, Afganistan, Lübnan gibi coğrafyalarda yaşayan Araplar, iç savaş çıkararak, birbirlerinin boğazına saldırıyorlar. El Kaide, El Nusra, Işid,Taliban gibi terör örgütleri oluşturarak, Ortadoğu’yu bir kan gölüne dönüştürdüler.

Bu coğrafyalardan kaçan milyonlarca insan da ülkemize sığınıyor. Öyle bir duruma gelindi ki, bazı yerlerde Türklerden çok Arap yaşamaya başladı. Bunların geri gönderilmeleri noktasında, çok olumlu yaklaşımlar görülmüyor. Buna karşın çok sayıda sığınmacı hala ülkemize gelmektedir.

Ayrıca gruplar halinde bu Müslüman ülkelerinden Batı’ya geçmek için her türlü tehlikelere karşın kaçışlar sümektedir. Bu kaçışlar sırasında yüzlerce insan yaşamını yitirmektedir.

Bu yazımda, Arapların henüz İslamiyet’in yaşanılmaya başlanıldığı ilk yıllarda neler yaptıklarını ve kimlere kucak açarak milyarlarca dolar harcama yaptığımızı göstermek istedim.

O günden, bu güne ne değişmiş? Yorumu sizlere bırakıyorum…

Hz. Muhammed, 622 yılında Medine’ye geldiği zaman İslam’ın Devletini kurdu. Birbirleriyle çatışmakta olan bedevi kabileleri Medine Sözleşmesi etrafında birleştiren Hz. Muhammet, “Barış içinde bir arada yaşama” kültürünü gerçekleştirerek, bu Araplara uygar bir ortam hazırladı ve uygarlaşmalarını önünü açtı. İslam’ın Devleti, Ümmet-ül Emir döneminde (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali) özelliğini korumuş iken; hileyle ve zorbalıkla iktidarı ele geçiren Muaviye’nin Emevi döneminde ise saltanatın devleti konumuna geçti.

Böylece dini ve siyasi önderlik, hakka değil, güce dayanmaya başladı. Zira dini önderliğin başı ezilmişti. Geriye saltanata dayanan siyasi önderlik kalmıştı.

İslami siyasetin iki temel koşulu vardır. Bunlar, Biat ve Şura’dır. İşte Emeviler Döneminde bu iki temel kural geçersiz duruma getirilmiş yani iptal edilmiştir. Böylece devlet dinin değil; din, devletin oldu.

Emeviler, iktidarı ele geçirip, saltanata dayalı halifelik yönetimini kurarak, halkın elinde olan ve Şura aracılığı ile kullandığı egemenlik, doğrudan doğruya halifelik makamına bağlanmış oldu.

Mümin-ül Emirler, kanuna kendileri uyarken, Emevi Halifeleri, kanunları kendilerine uydurdular. Öyle bir duruma gelindi ki; insanlar doğruyu söylemek için halifeden, yalan söylemek için de Allahtan korkuyorlardı.

Muaviye, Hz. Muhammed’in torunu ve Hz. Ali’nin oğlu olan Hz. Hasan’ı zehirletti; oğlu Yezit ise, Kerbela’da Hz. Hüseyin’i etrafındaki yaşlı, çocuk, kadınlardan oluşan 82 kişi ile birlikte katletti.

Kerbela Olayı, Hz. Hüseyin’in fedakârlığı, adaleti, şahadeti, cesareti, izzeti ve ayağa kalkışı başkaldırının; Yezit ise, saltanatı, zulmü, hileyi temsil ettiklerini gösterdi.

Emeviler, Afrika topraklarından topladıkları cahil ve vahşi Berberi, Nebati ve Kıpti gençleri hilafet merkezine getirip orduya aldılar ve bu askerler eliyle korkunç cinayetleri ve katliamları yaptılar.

Emevi Halifesi Yezid, Müslim b. Ukbe gibi zulmüyle ünlü birini 12 bin kişilik bir kuvvetle Medine’ye gönderdi. Medine’de üç gün içinde Harre Olayı olarak bilinen olayda, Medine’deki ihtiyar ve çocukları dahi öldürttü, kadın ve kızlara tecavüz ettiler. Bin kadar kadın bu nedenle hamile kaldı. Daha sonra Mekke’ye yönelen Yezid’in güçleri mancınıklarla Kâbe’yi taşa tuttular.

Daha sonra Emevi Halifesi olan Abdulmelik, Zalim Haccac’ı Mekkenin üzerine gönderdi. Emeviler, saltanatları döneminde binlerce kelle kestiler. (1)

İktidar Abbasiler’ in eline geçince de değişen bir şey olmadı. İlk Abbasi Halifesi, Ebu’l-Abbas Abdullah, tarihe kan dökücü (Seffah) olarak geçti. Zira halife, Emeviler’in merkezi olan Şam’a Abbasi ordusunu gönderdi. Ordu, Şam’a girince 50 bin insanı öldürdüler, Ümeyye Camii 70 gün ahır olarak kullandılar. Muaviye’nin de dâhil tüm Emevi hanedanlarının mezarlarını açtırarak, ölülerin kemiklerini çıkardı.

Emevi Halifesi Abdulmelik’in henüz çürümemiş cesedine kırbaç vuruldu. Cesetler, halka teşhir edildikten sonra hızını alamayan yöneticilerce yakılarak, külleri havaya savruldu.

Emeviler’in muhaliflerine yaptıklarını Abbasiler’de bunu onlara yapacak, bu sülaleye mensup bebeleri bile katledeceklerdir. Kimi aile fertlerinin öldürülen cesetleri caddelerde sürüklenerek, sonunda köpeklere parçalatıldılar.

Musul’da çıkan isyanı bastırmak için gönderilen halifenin kardeş Yahya, aman dilediği halde on bin kişiyi oluşturdukları mescitle birlikte ateşe verdi. Yahya’nın seçme Berberi askerleri Musul’un Müslüman kadınlarına günlerce tecavüz ettiler. (2)

Ben, İhvan ve Talibanla aynı düşüncede değilim. Bütün sığınmacılar bir şekilde ülkelerine gönderilsinler ve ülkemiz ve toplumumuz daha fazla zarara uğramış olmasın…

(1)Mustafa İslamoğlu İmamlar ve Sultanlar 42. Baskı 2018 s.101

(2) aynı esere s. 227

YORUM EKLE

banner284