KADINLAR

Uğruna;

Şiirler, romanlar yazdığımız,

Şarkılar bestelediğimiz,

Dağlara kaçırıp mahpuslarda yattığımız,

Çöllere düşüp Mecnun olduğumuz,

Savaşlar çıkardığımız,

Cenneti, ayaklarının altında gördüğümüz.

Anamız, kardaşımız, avradımız olan kadınlar, dünden bu güne ne durumda?

Şefkatli kucağı, toprak gibi her zaman verimli, durmadan üreten ve üreyen kadın, Taş Devri’nden itibaren emekçi ve devrimcidir.

Taş Devri’nde kadın, mülkiyeti ortak olan eşyaların bakımlarını yapar, doğurganlığıyla toplumun genişlemesini ve geleceğini de sağlardı. Toplumun gücü, çalışan, üreten ve üreyen kadınların sayısına bağlıydı. Kadının bu durumu, ona bir otorite sağladı ve kadın kendisini çok güçlü olarak saydırmaya başladı.

Kadının, toplayıcı olmasının yanı sıra; bıçaklarla derileri yüzmesi, kesmesi ve elbise dikmeye başlaması sonucunda toplumdaki yeri öne çıktı ve anaerkil aile yapısı oluştu.

Anaerkil aile yapısında kadının uğraş alanları arttıkça toplumdaki değerleri de bu gelişmelere paralel olarak gelişti. Zira kadın, ev işlerinde gerekli olan bilgi ve deneyimlere sahip olarak; ocağı kurmayı, kulübe kurmayı, odun kesmeyi ve temizlik yapmayı da gerçekleştiriyordu.

Köleci Dönem’de kadın, köle pazarlarında alınıp satılan bir cariye durumuna getirildi. İlkçağ’da da köleleştirilen kadın, Kilise tarafından Ortaçağ boyunca ve Yeniçağ’ın ortalarına kadar bir cadı olarak değerlendirildi, engizisyonun verdiği kararlarla da binlercesi ateşte yakıldı ve giyotinde can verdi.

Bunlardan biri olan Fransız Jeanne d’arc, Fransa ve İngiltere arasında yapılan Yüz Yıl Savaşlarına 16 yaşında iken katıldı. Kahramanlıklar gösterdi yakalandı ve 19 yaşındayken 1431 yılında İngiliz taraftarı piskoposun başkanlık ettiği engizisyon mahkemesi tarafından suçlu bulundu ve diri diri yakıldı.

Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe, halife olmak için Hz. Ali ile savaşmayı gerçekleştirme özgüvenini gösterdiği halde;

Asırlardır, Müslüman olduklarını ileri süren erkekler, İslamiyet’i kendi çıkarlarına araç ederek, kadınları ikinci sınıf kategorisine katıp, kendi egolarına köle yaptılar.

Oysa İslamiyet özgürlük demektir; İslamiyet, özgürleşmek için mazlumun zalime karşı mücadelesi demektir.

İslamiyet, kadın erkek ayrımını ve sınıflaşmayı da ret ederek; sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı vaat eder.

Farklı coğrafyalarda, farklı dinlerde yaşayan ve farklı düşüncelerin mahkûm ettiği kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda varlıklarını hissettirmeleri, çalışma koşullarının iyileştirilmeleri ve emeklerinin karşılığını alabilmeleri yönündeki mücadeleleri, 19. uncu yüzyılın ortalarında başladı.

Kadınlar bu alanlardaki ilk eylemlerini, ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında yaptılar. Bu eylemde yeterli sonuç alamadılar. Ancak eylemlerini 8 Mart 1857 günü greve giderek sürdürdüler. Eylem sırasında fabrikada çıkan bir yangında 129 kadın hayatını kaybetti. Kadınların eylemleri, aynı yıl diğer sanayi kollarında da kendisini gösterdi.

Dünyada ilk kadın pilot, Türk pilotu olan Sabiha Gökçen oldu. Böylece ilklerin yaşanılmaya başlanıldığı ülkemizde, kadın hak ederek aldığı saygınlığı ve değerleri, her geçen gün kaybetmektedir, tacize ve tecavüze uğramaktadır. Yüzlerce kadının yaşamına son verilmektedir.

Son günlerde kadın en iyi doğumu 12 yaşında yapar gibi sapık düşünceler kol gezmeye ve rağbet görmeye başladı. Bu yaklaşımda, bazı kesimlerce kadın, insan olarak değil de kuluçka makinesi olarak düşünüldü ve değerlendirilme yönüne gidildi.

2020 yılı raporuna göre ise Ülkemizde, sadece 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü ve 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Her kadının ölümü tarifsiz bir acıdır, ancak Özge can ve Pınar’ın ölümleri bir başka acı bıraktı yüreklerde.

İnsanlığın kurtuluşu, kadınların özgürleşmesiyle gerçekleşecektir diyor; 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

PINAR’A DA KIYDILAR

Henüz yirmi bir yaşında,

Acı ve hüzün bırakıp gitti ardında.

Coşkulu ve çağlar gibi yaşarken Pınar,

Neyin uğrunadır bilinmez,

Acımasız ve soysuz eller,

Pınar’a da kıydılar…

Yeri göğü çınlatırken bir ses,

Kuşlar sustu, çiçekler soldu

Ve bir akşam vakti ormanda

Ve ömrünün henüz baharında,

Yine bir kadın boğuldu.

Ve yine; ahlak sustu, sustu vicdanlar

Ve yine Pınarla birlikte,

İnsanlık, bir daha yok oldu…

YORUM EKLE

banner284