KENTSEL DÖNÜŞÜM MÜ, RANTSAL BÖLÜŞÜM MÜ ?

20 yıl öncesinde çok da duymadığımız terimler son 15 yılın moda deyimleri oldu. Bunlardan birisi de KENTSEL DÖNÜŞÜM.
Deyimleri açıklarken ana sözcüğün anlamından hareket etmekte yarar var. Türk Dil Kurumu sözlüğünde Dönüşüm : “Olduğundan başka bir biçime girme, başka bir durum alma, şekil değiştirme,” olarak şeklen açıklanıyor.
Demek ki Kentsel Dönüşüm’ü de “ Kentlerin olduğundan başka bir biçime girmesi ve şekil değiştirmesi olarak yorumlayabiliriz.
Çağımız, gelişim ve değişimin baş döndürücü hızla ilerlediği örneklerle dolu. Modern toplumlarda Kentlerin planlanması insan eksenli olarak gelişiyor. Ülkemizde bu tür örnekler maalesef yok denecek kadar az.
50, 60 yıl öncesinde çıkarılmış yasa ve yönetmeliklere, Kutsal Kitaptan alınmışçasına sarılıyor yönetenler. Yenilenmeye kapılarını kapatıyorlar. Risk almıyorlar. Günü kurtarmaya, şahsi olanaklarını geliştirmeye çalışıyorlar.
Karaman özelinde, 1956 yılından beri yaşadığım Kırbağı Mahallesindeki uygulamalar yürekler acısı. Diğer mahalleler ve başka kentlerde buradan farksız. Al birini vur diğerine misali.
Mahallemizde ilk yapılaşma 1950’li yıllarda başlamış, 150 m2 lik 8 arsadan adalar oluşturulmuş. Sosyal donatı olarak sadece, O günün koşullarında yığma taşla yapabildiğimiz cami var. Park, bahçe, çocuk alanları, mahalle meydanı vb. yok. Mevcut Caminin konumu kentsel planlamanın yüz karasını gösteriyor. Adanın köşe başları konut parsellerine ayrılmış, cami parseli araya sıkıştırılmış. Çocukken anlamazdık, yıllar sonra Mühendis olunca fark edebildim bu zafiyet ve rezaleti.
Bir mahallenin ibadethanesi konutların arasına sıkıştırılmamalı, adeta gizlenmemeli. Verilen örnekte 8 parselden oluşan adanın üç cepheli köşesi planlanmalıydı, daha da güzeli mahalle merkezinde 8 parselli bir ada, cami ile birlikte kütüphane, park vb. sosyal donatı alanı olmalıydı. Yakınında bir başka ada ilk okul, bir diğeri ortaokul alanı olmalıydı. En az 2,3 tane çocuk parkı yeşil alan olmalıydı. 60-70 yıl önce bu planlama düşünülmeliydi elbette. O günün “adamları” yetersizmiş diyoruz. Ya bu günün adamları ne yapıyorlar.
Kentsel Dönüşüm adıyla, O günlerin olanakları ile kerpiçten, ağaç, hasır ,kamış ve toprak tavanlı, en fazla 2 kat olarak yapılmış çaresiz konduları; 3 katlı betonarme gündüz kondulara dönüştürüyorlar. Camimiz de gecekondu gibi aynı yerde mahzun duruyor.
Muhtar olan kardeşim rahmetli babamın da taşını taşıdığı, yığma taştan “ Hacı İbrahim Camisini” iyileştirmeye çalışıyor, Vakıflar Müdürlüğü ödenek vermiyor. Camiyi iyileştirmek için sponsor buluyorlar, işgüzar vakıf müdürleri “ siz bizim camimize nasıl müdahale edersiniz” diyorlar.
Belediyemiz mahallenin kerpiç çaresiz kondularını, betonarme gündüz kondulara dönüşmesine izin veriyor. Para kazanabileceğini düşünenler, arsa sahibine tek daire vererek, toprağı kaldırıp yerine 3 kat, 3 daireden ibaret demirli beton koyuyorlar. Mahalle daha da acayip bir görünüme bürünmeye başladı.
Kentsel dönüşüm bu olmamalı. 70 yıl önceki, insanı düşünmeyen planlar yerine modern dünyaya uygun, yeni kentsel planlarla gerçekten dönüşüm yapılmalı. Her mahalledeki imkansızlıkların ürünü olan mahzun camiler yerine, mahallenin ortasına ihtişamlı ibadethaneler yapılmalı. Parklar, kütüphaneler, okullar yapılmalı. Yapılmalı ki 70 yıl sonraki torunlarımız da bu günkü yönetenler hakkında lanet okumamalı.
Elbette bu dönüşümü sağlamak, mazeret bulmak kadar kolay değil. Yasa, yönetmelik, mevzuat, siyaset vesaire. Yasalar yönetmelikler Kutsal kitabın ayetleri değil. Yeter ki Kentsel dönüşümü, toprak yerine beton koymak yada Rantsal bölüşüm olarak anlamayalım. Benzer durumdaki yerleşim sakinlerini akılla, bilimle ikna edebilirsiniz. Eski mahallelerin korunmaya değmeyen kısımlarını sil baştan, planlarıyla birlikte yenileyebilirsiniz. İhtişamlı camiler, okullar, kütüphaneler, parklar ve meydanlarla donatabilirsiniz. Yep yeni, insana yaraşır kentler kurabilirsiniz. Kırbağı Mahallesini bir gezin, görün, anlarsınız.
[email protected]
YORUM EKLE

banner284