NEDEN ALMANYA

Bu sebeple; iki milyondan fazla Suriyelinin de bize sigindigini, bütçemizden bu insanlar için simdiye kadar da 8 milyar dolar para harcandigini yetkililerin beyanindan anliyoruz.
Tamami Müslüman ülkelerden gelen bu yüz binlerce insanin, Avrupa ülkelerine ulasmak için kötü kisilerin tuzagina da düserek, en yakin Yunan adalarina ulasmak için, gizlice Ege denizini, derme çatma vasitalarla, ölümüde göze alarak geçerlerken, bazen da kazaya ugrayarak hayatini kaybeden bilhassa çocuk ve kadinlarin, televizyon ekranlarina yansiyan görüntülerini, içimiz kanayarak izliyoruz..
Yalniz 2014 yilinda burada bogularak ölenlerin sayisinin 3419 kisi oldugunu, bu yilki sayinin ise çok daha fazla olacagini da yine basin haberlerinden biliyoruz. Ayni zamanda Afrika Ülkelerinden yine Avrupa Ülkelerine geçmek üzere, Akdeniz’de kaza ile ölenlerin sayisini da bunlara ekleyecek olursak, bu insanlarin hürriyet için, demokrasi ve insan haklari için, neleri feda ettikleri daha iyi anlasilir.
Bilindigi üzere bir zamanlar dünya’nin her tarafinda oldugu gibi Arabistan’da da cehaletin en koyusunun yasandigi yillarda Müslümanligin muhterem temsilcisi Hazreti Muhammed de Mekke’de Hira Dagindaki magarada, Cebrail’in ilahi ve semavi kitap Kur’an’i Kerim’in ilk emri olan OKU ayeti ile Müslümanligi teblige baslamisti.
“Ilim kadin/erkek her Müslüman’in hakkidir. Ilim istemek, Allah yaninda namaz kilmaktan, oruç tutmaktan, Hacca gitmekten, Allah yolunda savastan daha iyidir”. “Benim ümmetimin alimleri, Beni Israil’in Peygamberleri gibidir”. “Ben en asaginiza ragmen ne kadar yüce isem, alimlerde, ibadet edenlere nazaran o kadar yücedir”. “Bir adalet bin ibadete bedeldir”. “Sizin en hayirliniz, insanlara en çok faydasi olanlardir”. “Ilim Çin’de de olsa gidip alin”, gibi sözlerin tamami sevgili Peygamberimize ait olup, çok önemli ve ibret alacagimiz sözleridir ki, bunlara birde Hazreti Ali’nin;“Bana bir harf ögretenin, kirk yil kölesi olurum” sözleri, okuma-yazmayi bilmenin, insanlar için ne büyük bir nimet oldugunu anlatan en güzel sözlerdendir.
Islam’in ilk büyük savasi olan Bedir Harbinde Mekke müsriklerinden esir edilenlerden zengin olanlar para karsiliginda saliverilmisler, parasi olmayanlarda, on Müslüman çocuguna okuma yazmayi ögrettikleri zaman, affedilmislerdir.
Iste o ilk yillarinda okumaya bu kadar önem verilirken, ne yazik ki dört halifeden sonra Islamiyetlin idaresi, siyasi yollarla Emevilerin eline geçince, hiç önemsenmedigi gibi, okuyanlarinda ‘algilama’ denilen; okuma, anlatma, kavrama, sorgulama ve akil yürütme olanaklarina kavusacaklarindan da korkulmus, çok zaman buna mani olunmaya bile karsi çikilmistir.
Bilindigi gibi Kur’an Arapçadir. Bir ayetinde de; “Daha iyi anlayasiniz diye Kur’ani sizin diliniz olan Arapça olarak indirdik” der ve emirlerinde insanlarin uhrevi hayatindan ziyade, dünyevi hayatindan daha çok bahsederek, onlara yasamlarinin kolaylasmasi için dogru yolu gösterir ama, maalesef iste ta Emeviler döneminden bugünlere kadarki çikarci çevreler kendi menfaatleri için, ilmin yalniz uhrevi bölümü ile ilgilenip, hatta bu bölümü ile insanlari korkuturken, esas dünyevi bölümlerine hiç girmedikleri ve mani olduklari için, Müslüman ülkelerin diger dinlere mensup uluslara nazaran geri kalmalarina da sebep olmuslardir.
Ikinci Dünya savasindan sonra yenilip büyük bir yikima ugrayan Almanlar için savasi kazanan milletlerin ileri gelenleri kendi aralarinda toplanarak savas sirasinda yiktiklari Almanlara ait binalardan
bir kisminin bari yeniden yapilmasi için harekete geçerler. Bunu gören Alman ileri gelenleri bu gelisi güzel yapilasmayi görünce; “Siz ne yapiyorsunuz böyle?Altyapisi,plani ve programi olmayan binami yapilir?Siz birakin, biz kendi binalilarimizi kendimiz yapariz? Derler.
Yine o yillar; bir Türk ögrenci Almanya da dul bir kadinin evinin ikinci odasinda Pansiyoner, yani kiraci olarak oturmaktadir. Alman halki savas sonrasi yavas yavas yaralarini sararken, hükümetlerinin koydugu bazi kurallara da harfi harfine uymaktadirlar ki bunlardan biride günlük yiyecekleri ile ilgilidir. Misal olarak; halk bakkaldan günde bir adet yumurtadan baska ikinci bir yumurtayi asla almamaktadir. Ancak bir gün bizim Türk ögrencinin bir kese kagidi içinde; on bakkaldan, teker teker alip getirdigi on adet yumurtayi gören ev sahibi kadin çok kizar ve “Sen bu 10 yumurtayi bugün eve getirmekle, benim on vatandasimi yumurta yemekten mahrum biraktin. Hemen simdi çik evimden”diyerek Türk kiracisini kovar.
Savasi kazanan müttefikler Almanlara; “En çok güvendiginiz sanayinizi yok ettik. Bundan sonra kolay kolay belinizi dogrultamazsiniz” dediklerinde Almanlar onlara söyle seslenirler; “Üniversitelerimiz var. Onlara dokunamadiniz, göreceksiniz Üniversitelerimiz sayesinde sizin yok ettik dediginiz sanayimizi, en kisa zamanda eski haline ve hatta daha da ileri götürebiliriz” derler.
Bilindigi gibi o savas sirasinda Alman üniversitelerden dislandiklari için baska baska ülkelere ayni zamanda Türkiye’ye de kaçarak gelen Yahudi kökenli birkaç bilim adami profesörlerde, o yillar üniversitelerimizde hocalik yaparak, bizim kalkinmamiza da katkida bulunmuslardi.
Karaman vilayet olmadan önce, simdi ismini hatirlayamadigim Konya valilerinden biri Ermenek’e gelmis, çesitli kuruluslar arasinda görev yaptigim Ziraat Bankasina da ugradiginda, Almanya’da yaptiklari zirai kooperatiflerle ilgili bir tetkik gezilerini söyle anlatmisti:
“Türkiye’den birkaç vilayetin valisi ile birlikte bende Konya’nin valisi olarak Almanya’ya geldigimizde tetkik edecegimiz kooperatiflerin bulundugu bölgeye ait bir haritayi önümüze sererek gezecegimiz çiftçi isletmelerini bizim isaretlememizi istediler. Eger kendilerinin götürecegi kooperatife bagli çiftçilere gidersek, belki bizi aldatmis olurlarmis.
Ilk ziyaret ettigimiz çiftlik sahibinin beyi o gün isletmede olmadigi için, bize isletmeyi hanimi gezdirdi.Bayanin izahatina göre; isletme; sagilan on inek kapasiteli bir isletme olup,bu sayi hiçbir zaman dokuza inmez, on bire de çikmazmis.Inekler son derece temiz ve havadar bir ahirda olup, günde iki defa makinelerle, hiç el degmeden, dogruca süt tasima kaplarina sagilir,bagli bulunduklari kooperatife ait görevlilerce, fabrikalarina gönderilmek üzere hemen alinirmis..
Fabrikalarda; çesitli sekillerde islenen sütler piyasaya gönderilir, parasi da çiftçiye ait özel bir deftere kaydedilerek orada bekletilirken, çiftçinin ihtiyaçlarinin tamami da ayni kooperatifçe karsilanarak, bedeli o hesaptan mahsup edilir veya nakit olarak çiftçiye ihtiyacinda ödenirmis. Bu sekilde de örnegin bir çesit peynirin fiyati, baskent Berlin’de neyse, Almanya’nin baska bir sehri veya köyünde de ayni fiyattan satiliyormus.
Bu izahatlardan sonra, biraz dinlenmek için bayan bizi evine davet ettiginde, evinin bir kösesinde bulunan Amerikan bar’da viski ile birlikte, her türlü alkollü yaninda alkolsüz içecegin ve ayranin da bulundugunu gördük ve tattik” dedi.
Sayin vali o isletmeden sonra meyvecilik, sebzecilik ve küçükbas hayvanlarin bulunduklari isletmeleri gezdiklerini ve hepsinden olumlu intibalarla ayrildiklarini da söylemisti.
Iste son yillarda can derdine düsen bazi Islam ülkesi insanlarinin dogduklari yerleri terk ederek, önce Avrupa ülkelerine, oradan da dogruca Almanya’ya gideceklerini söylemeleri; yazimin basligi olan “NEDEN ALMANYA” mevzuuna isik tutmaktadir.
Almanlarla ilgili olarak yukarida siraladigim örneklemenin bazilarindan 70 yili geçenler var. O örneklerden yola çiktigimizda; bugün bile en büyük sehirlerimiz dâhil, alt yapi sorunlarimiz ortada. Kooperatiflesme konusunda bazi ilerlememiz varsa da, çogu kere, araya kötü niyet girdiginden, bu kuruluslara da tam olarak güvenemiyoruz.
Iftiharla söyleyebiliriz ki; yurdumuzda da her çesitten üniversitelerimiz var. Bunlar yurdumuzun asagi yukari her tarafina yayilmis durumdadirlar da. Bazilari programindaki müspet ilim sayesinde çok degerli kisilerde yetisiyor, ama ne yazik ki çogunda tatbikati olmayan, tamamen ezbere
dayali dersler okutuldugundan, mezun olanlarda ancak aldiklari dersler seviyesinde, yüksek tahsillerini tamamlamis oluyorlar.
Esasinda Yaratanimiz bizlere dinlerin en güzeli ve gelismisi olan Islam Dinini ve onun da ilk emri olan OKU ayetini Cebrail araciligi ile sevgili peygamberimize teblig etmis ise de, maalesef bütün Islam âleminde oldugu gibi, bizlerde okumasini sevmeyen bir millet oldugumuzdan, akilli degiliz. Akil olmadan hiçbir hedefe ulasma imkânimizda yok. Akil ise okumakla kazanilir.
Bugün takvimler 10 Kasim 2015’i gösteriyor. Penceremden baktigimda; hemen 100–150 metre sag tarafimdaki Fatih Meslek Lisesini görüyorum.Her ne kadar görüs yolumu aradaki çam agaçlari kapatiyorsa da, okulun bahçesinde toplanan ögrencilerin Atatürk’ü anma etkinlikleri ile ilgili konusmalarini, gayet net olarak ta duyuyorum.
Hemen arkada biraktigimiz ayin 29’unda da Cumhuriyetimizin kurulusunun 92’inci yilini yine büyük bir cosku ile kutlamistik. Devlet erkâninin gerekli merasiminden hemen sonra yurdumuzun çesitli yerlerinden gelen yediden yetmise yüz binlerin üstündeki vatandaslarimiz, yine her yilki gibi bugünde akin akin Anitkabir’i ziyaret ederek, 77’inci ölüm yilinda, O’na minnet ve sükranlarini sunarak, en içten dualari ile, birlikte getirdikleri çiçekleri kabrine birakacak.
Bugünlerde Islam ülkelerinde olanlar eger Türk Milleti olarak bizde yoksa bunun tamamini Cumhuriyete ve onun getirdigi saglam ilkelere borçlu oldugumuzu asla unutmayalim. Sunu da eklemem gerekir ki eger Allahin ilk emri olan OKU kelimesinin tarif ettigi esas ruha, yani müspet ilme sarilabilseydik, bunlarin hiç biri basimiza gelmez ve bugünkü dünyayi idare eden uluslarin en basinda biz olurduk. Ama maalesef simdilik degiliz.
Bizi kalkindiracak ve ileri uluslar eviyesine çikaracak olan Almanya’da oldugu gibi Üniversitelerimiz, ama ne bu günkü idare sekilleri, nede suanda uygulanan ders programlari ile asla degil, içinde Algilamayi, yani okuma, anlatma, kavrama, sorgulama ve akil yürütme olanaklari olan, adina da “müspet ilim” dedikleri programin tatbiki ile olur kanaatindeyim.
Bize Cumhuriyeti ve onun getirdigi ilkeleri armagan eden basta Atatürk, silah arkadaslari ve emegi olanlarin tamamina; Allahtan rahmet dilerim. 
YORUM EKLE

banner284