PLAN-PROGRAM-PROJE

Plan-program, hayatımızın başlaması ile bitmesi arasında geçen belli bir düzene göre yaptığımız sayısız işlemlerin tümüdür.

Planlı yaşamayı seviyor, program yapmadan sokağa çıkmıyor, işe başlamıyor isek, çalışma ve sosyal hayatımızda programsız yaşayanlara göre bir adım ileride olduğumuzu söyleyebiliriz.

Fakat dünyada yalnız değiliz; Ailemiz, iş arkadaşlarımız, sosyal çevremiz de var. Kendi başımıza bağımsız hareket etmenin imkân ve ihtimali yoktur. Dünyaya gelen bir bebek yaz tatilimizi, ya da yüksek lisansımızı askıya almamıza sebep olabilir. Yâda o gün yapmayı düşündüğümüz küçük küçük pek çok şey eşimizin bir telefonu veya çocuğumuzun yahutta torunumuzun bir talebi programımızı pekâlâ sekteye uğratabilir.

Hız çağındayız. Olsun varsın diyemeyiz. Yapılması gerekenleri sürekli erteleyip biriktirirsek, sonraki günün, daha sonraki günün derken, yaşantımız dağdan kopup gelen kartopu gibi büyüyerek sorunlar yumağı haline gelir.

Kimi bazılarımız vardır ki, o günkü planı hele bir gerçekleşmesin, gerim gerim gerilip uykularını bile kaçırabilir. Fakat tüm bunların üzerine, plan-programı bitimiz kadar sevmiyorsak ne gam. Dünya yansa yorganım yok içinde misali, sen rahat ben karlı dağdan serin. Yok mu böyle insan. Olmaz olur mu? Karamanlının dediği gibi: Kakılı (Çok, istemediğin kadar)

Plan-program iyi şeyler mi diye bazen tereddüte düştüğümüz olabilir. Çünkü birde bakarsın, sen hesap ededur elin oğlu sen düşünüp kaşınırken bakmışsın o karlı dağdan serin muhterem oğlunu-kızını evlendirmiş, iş güç sahibi olmuştur. Kimilerinin ince eleyip sık dokuması, emeği boşa mı gidiyor bilemiyorum.

Planseverler, yatarken bile rahatına bakmaz, uyumadan önce sabahın planlarını yapmaya başlarlar. Saatinin veya telefonunun alarmını kursa da buna gerek kalmaz. Daha güneş kendini göstermeden o zıpkın gibi kalkar, yay gibi gerilir ve küffarın üzerine yalın kılıç dalacak Genç Osman kıvamındadır. Ona göre, kişi telefonun alarmını uyanmamak adına fazla değil bir kere bile erteliyorsa ondan millete-memlekete hayır gelmez. İroniyle bunların bir-ikisini Odun Pazarında sallandıracan, bak o zaman bir daha yaparlar mı der.

İyi de, evrende sadece insanoğlunun planı yok ki. İnsanlığı kuşatan tabiatında kendiliğinden tıkır tıkır işleyen bir planı vardır. Havanın suyun, toprağın taşın, ağacın bitkinin, kurdun kuşun, sıcağın soğuğun, dengeli, eksiksiz, hatasız düzeni vardır. Doğa insana değil, insan doğaya uyar. Küçük dokunuşları onun insanüstü ahengine halel getirmez.

İnsanın, tabiatın olurda devletlerin planı olmaz mı. Devletlerin hem planı, hem programı, hem de projesi olur. Onun planları insanlar gibi anlık ve kısa vadeli değildir. Acelesi yoktur. Projesine her gün bir tuğla koyar. Ağırdan ve derinden gider. Amerika olsun, İngiltere olsun, 50 yıl 100 yıl demez, inceden inceye projesine hizmet edecek taşları tek tek istediği gibi oynar. Bu oyunu anlamak toplumun ferasetine, karşı koymak ise sütüne havaledir.

İnsanın, tabiatın, devletlerin planları-programları ve projeleri elbette olacaktır. Fakat tüm bunların üzerinde göklerden gelen ilahi bir plan vardır. Toplumlar çalışmaz, üretmez, terlemez, bilgilenmez ve bilimi elinin tersi ile iterse, ilahi Plancı toplumun planlarına yardımcı olmayabilir. Kim bilir belki kriterleri vardır; adalet, liyakat, hak ediş gibi. Kendisine yardım etmeyene kimse yardım edemez, derler. Sonsuz güç, hikmetini insanlara söyletiyor olamaz mı?

YORUM EKLE

banner284