POSTACI KAPIYI ÇALMIYOR ARTIK

Eskiden betik (mektup) diye bir şey vardı. Telefon cebe girdi mertlik bozuldu. İsmi de cismi de yoklara karıştı. Oysa yazmak, yazılanı beklemek nasıl da heyecanlıydı. Oğluma sordum: Hiç betik (mektup) yazdın mı? Yanıtladı: İlkokuldayken bir kez yazmıştım. Sonrası yok.
Bu girişi PTT üzerine konuşmak için yaptım. Ciğerimden yaralıyım. Salt ben mi? Sanmam. Dostum PTT kanalıyla bana bir kitap gönderdi. Yirmi gün sonra iletisi geldi. Kitabı teslim almak için PTT şubesine gitmem istendi. Gittim, kapıda ikili kuyruk caddeye taşmış. Herkes bekliyor. Dileğimi “özel mi özel” bekçiye söylüyorum. Kaşlar çatık, bakışlar yukarıdan “sıraya gir” komutuyla burun burunayım. Bekle, ayak değiştir ve sinirine sahip ol. Sonra ilgili bölüme ulaştık. Bir kağıda numara yazdı, dışarıdaki makineye gönderdi. O düğmeye bas, bu düğmeye bas. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Terlemedik yerim kalmamış. Yeniden içeri giriş, bağırma ve çağırma. Bereket memur insaflı birisiydi, gelip yardımcı olup, kitabı verdi. Eve teslim edilmesi gereken kitabı ölmeden, öldürülmeden alabildim.
Karaman’ın Sesi gazetesi, benim olmazsa olmazlarımdandır. Yemin etsem, günaha girmem. Aylardır bana ulaşmaz. Sorarım, biz her gün gönderiyoruz yanıtını alırım. Ne gelen var ne giden. Yazık verilen emeğe, verilen paraya.
Eskiden gurbette yaşayanların can simidiydi betikler (mektuplar) Postacıların yolu gözlenirdi. O eski mutlu günlerde benim en sevdiğim insanların başında postacılar gelirdi. Hele hele beyaz zarfla geldiler mi, dünyalar benim olurdu. Asker mektuplarının ucu yakılır, sevdalar belirtilirdi. “Ellerin mektubu gelir okunur/ Benim ciğerime hançer sokulurdu”.“Bak postacı geliyor, selam veriyor” şiirleri söylenirdi. Köprülerin altından sular aktı geçti, devran gözlerini özelleştirmeye açtı. PTT buharlaştı., taşeronlaştı, betonlaştı, o canım kurum. Postacı Halil Sezerer amcalar ve nesli çekip gittiler, dünyamızdan.
Bugün selam verecek postacı yok. Dert var onun yerinde. Küslük var aramızda. Bu berbat ortamda, bizim küslüğümüzde, tavşanın dağa küslüğüne benziyor. Benzerse benzesin. İletişim hakkımı elimden alanlara ilenmekten başka ne yapabilirim ki? Halkın bu ve bunun gibi kurumlardan hizmet beklemesi, havanda su dövmeye benziyor.

 

YORUM EKLE

banner284