PTT İLE BARIŞIYORUZ

Bir zamanlar, tüm dünyada ünlenmiş bir film vardı: “Postacı Kapıyı İki Kere Çalar” Aşk, macera, cinayet, alavere dalavere ne ararsanız vardı. Hele bir mutfak olayı vardı ki, ahlar ohlar içinde izlenirdi.

Neyse bizim konumuz bu film değil. Aylar önce, köşemizde Postacılarla ilgili bir yazı yazmıştık. Yazımızın buza yazıldığını, onunla ilgilenenin olmayacağını düşünürken bakın neler oldu neler. Sanırım İstanbul’dan kibar bir görevli gazete yönetmeni, yeğenim Senem’i aramış. Konuyla ilgili bilgi istemiş. Konu bana yansıtıldı. Telefonla aynı kişice arandım. Hem de üst üste. Eve gelip görüşme isteminde bulundu. Ben kabul etmedim. Aradan birkaç gün geçti, zil çaldı. Kapıda bir adam. Elinde kağıtlar içinde bizim gazeteler. Şaşırdım, buyrun dedim. Virüs korkusundan, kapının önünde konuşuyoruz. PTT’de görevli olduğunu, emekliliğini beklediğini, iş bilmez bir dağıtıcının bu savsaklamaya neden olduğunu, yerinin değiştirildiğini, bundan sonra aksama olmayacağını anlatıp, getirdiği gazeteleri bana verdi. Onun kibarlığını görünce şaşırdım. PTT’ye olan kızgınlığım, ilencim azıcık törpülendi. Karşımda Sevecen Halil Sezerer amca vardı sanki.

Daha öncede belirttiğim gibi gazetem, inan olsun, elime hiç geçmemişti. Karaman’ın güncel tarihini içeren olaylardan, memleket havasından suyundan ayrı kalmıştım. Şimdi PTT bana “barış çubuğunu” uzatıyordu. Bundan sonra aksama olmayacağı söyleniyordu. Demek bizim ülkemizde, sesimize kulak verenler vardı. Tatlı bir düşteyim. Yıllardır yolunu gözlediğim postacılarla barışacaktım ha? Hayırlara yoralım. Bunun saman alevi gibi sönmesini görmeyelim.

Madem yazımız ses getirdi, “Kara Değirmen” köprüsüne değinelim. Kenti kent yapan eski yapılarıdır. Onlar köküdür, geçmişidir kentin. Asfalta boğdurulan, tümüyle yok edilen, onca ağırlık altında ölüme terkedilen köprü, buradan gökyüzüne baksın artık.

Biz yazımızı yazdık. Gerisi koltuk dolduranlara. Bana onca sıkıntı içinde buna mı kaldık denmesin. Öldürdükleri kenttir, atalarının ruhudur.

YORUM EKLE

banner284