Anlatayım size alevler içindeki Sivas’ı
Hayret ve sorgulu bakışların altında
Beyaz entarili ve yeşil sarıklı
Ve siyah sakallı kol kola girmiş
Sayısız insanlar girdiler meydana
Kimi arkada durdu
Kimi de çekildi bir yana
Bu gelenlerden bazıları meydanın önüne
Çağlayan bir su gibi aktı
Ve cümle âlem bu gelenlere dikkatlice baktı
Meydanda toplananların hepsi ayakta
Ve hepsi taş kesilip etrafa bakmakta
Bakmakta iken sıra sıra dizilen yüzlerce göz
Kısa ve ince bir adamın elinde
Beyaz renkli bir benzin bidonu vardı
Ve hızlıca on yirmi kişi binanın balkonuna tırmandı
Ön tarafta yakın yakın diye bağıran
Kara çarşaflı bir kadının yüksekçe sesi
Heyecanlandırdı herkesi
Ve ağızlar açılıp da söylenmez yapmayın diye bir tek söz
Köşede ve arkadaki bir kadın da
Yılan ağzına düşmüş gibi cıyak cıyak
Bina içindekiler yanacak diye bağıramadı dondu sanki damarlarında kan
Ve bir ölü sessizliğine büründü koskoca meydan
Uzunca bir sessizlik
Ve birden ardı ardına alev topları görüldü
Ve gökyüzü aniden katran karasına dönüştü
Ve meydana kömür parçaları tomarlar halinde
Yağmaya başladı havadan
Ve şöyle bir sallandı sağdan sola meydan
Uğursuz bu yerde ve çığlıklar içinde
Görülmeye başlandı alevler göklerde
İşte burada bulunanların hepsi insandı
Ve hepsi birden alevler içinde cayır cayır yandı
Alevler gökyüzünü bir yay gibi gerdi
Bu içerde yananlar buralara sık sık gelip gidenlerdi
Şeriat isteriz diye dolduranlar meydanı
Tekbir sesleriyle seyrettiler
Alevler içinde yanan günahsız otuz beş canı
Bunlarda hiç mi yok Allah ve vicdan korkusu
Göklerde yükselen duman değil yanık ceset kokusu
Bu soysuzlar bağlamazlar Sivas’ı
Ve bu soysuzlar insanlığın yüz karası
İşte Sizlere
Önce zulüm yapıp kendilerine masum süsü verenleri
Ve bunları destekleyen elleri
Ve bunlara benzeyenleri
Sivas’tan başladım anlatmaya