SÖZLERLE; TAVIR-TARZ-ÜSLUP

Toplum çok farklı kültür katmanlarından oluşur. Genlerinden gelen özelliği; aile, okul, sokak eğitimi ile harman olur; ortaya bazen ilginç, tuhaf, garip, uçuk, anlaşılması zor türlü-çeşitli yurdum insanı profilleri çıkar. 
Resmi geçit başlıyor:
En kolayından, insanlara nasılsınız diye sorarız. Aldığımız cevap bazen anlaşılır gibi değildir. Adamın iyi mi kötü mü olduğunu anlayamayız. Sanki iki bilinmeyenli denklem sorduk. İyiyim de geç be adam.
Cahile bir şey sorarsın. Seni sorduğuna pişman eder. Sen elma dersin, o armutu anlatmaya kalkar, onu da ağzına yüzüne bulaştırır. İnsanı dert sahibi yapar. 
Televizyonlarda hep beraber izliyoruz. İşi soru sormak olan muhabir vatandaşa soruyor. Vatandaş muhabirden hevesli, soruya soruyla cevap veriyor. 
Yine televizyonlarda oturumu yöneten: Konu hakkında ne diyorsunuz diye genel …. Soruyor. Adam oturumu yönetene özel konuşuyor: Böyle yaparsanız böyle edersiniz diyor. Siz sizsiz… Sanki konunun muhatabıymış gibi.
Kimileri insandan bahsederken: Bir tane adam… Birkaç tane adam… diye konuşuyor. Sanki limondan bahsediyor. 
Kimileri konuşurken adamı esir alır. Karşıdakinin o kadar vakti var mı, kafası götürüyor mu, o an ki psikolojisi seni bir saat boyunca dinlemeye müsait mi. Belki adam karısıyla kavga etmiş, sen sorulmadık yerlerden anlatıyorsun da anlatıyorsun.
Kimi bal yapmaz arı gibi akşama kadar vızıldar durur, toplasan peteğin bir deliğini doldurmaz. Kadının çok konuşanı olabilir, ama erkeğin çok konuşanı düşman başına.
Birine hediye alıyorsunuz. Muhatabınız: Ne lüzum vardı diye tuhaf bir laf ediyor. İnsan pişman oluyor, hediye almakla lüzumsuzluk mu yaptım acaba diye ikircikleniyor.
Kimi hediye verirken hediyesini: Size layık değil ama diyerek sunuyor. Beğenerek ve bilerek almışsın artık, bu nasıl bir söz şimdi. O zaman layıkı veçhile olanı al kardeş. O kadar da ezilme. Hem hediyenin iyisi kötüsü olmaz. Bahşiş atın dişine bakılmaz.
Hele bir de kafayı yedirecek türde edebiyat parçalayanlar var.
Zamaneden bir ünlü (!) karşısındaki son derece güzel bir kadına kalkıp: Size güzelsiniz demeyeceğim diyor. Ulan bu nasıl laf ediyor derken sözün devamını yumurtluyor: Çünkü zaten çok güzelsiniz diyor.
Yine böyle edebi-felsefi konuştuğunu zanneden uçuk-kaçıklar var ki, bakın ne lakırtı ediyor: Size başarılar dilemiyorum diyor. İnsan yine: Efendim… diye şaşırıyor. Fakat bizimki orijinallik yapacak ya, cümleyi: Çünkü siz zaten başarılısınız demez mi. Bu ne şimdi. Zaten önce cümlenin başında başımızdan soğuk sular dökülmüştü, cümlenin devamı ılık su mu şimdi. Bir şey söyleyeceksen, dümdüz söyle birader. Şecaat arz ederken sirkatin söyleme. (Çingene kendini överken suçlarını, hırsızlıklarını anlatırmış)
Zahmet edip yorulma muhterem: Güzelsiniz… Başarılısınız… de gitsin. Kendini bu kadar yırtma. Bizi de bu kadar germe.
Mevlam ne kadar insan yaratmışsa, hiçbirini birbirine benzemez yaratmış. Hikmetinden sual olunmaz. Neylersin.

 

YORUM EKLE

banner284