TASLAR YERLI YERINE OTURDU

Kader ve alin yazisi ikilemine sikistirilan bu yoksul ve fakir insanlarimiz, insanca yasamak için her zaman kendilerini de düsünen ve kendileri için de olumlu gelismeler saglayacak düsünce ve gelismeler beklemisler ve beklemektedirler.

7 Haziran seçimlerinin yaklastigi bu günlerde, bu insanlarimiz için neler düsünülüyor, bu insanlarimizi içinde bulunduklari bu olumsuz ortamlarindan çikarabilecek projeler üretiliyor mu? Yoksa bu insanlarimiz yine fakirlikleri ve yoksulluklariyla bas basa mi birakilacak?

Kendilerine “sagci” yakistirmasini yapan siyasal partiler, ülkemizde kurulan ilk siyasal parti olan CHP’nin türevleri durumundadirlar. Ne var ki; dini siyaset alanlari olarak kullanan bu siyasal partiler, CHP’den ayri olduklarini topluma yansitmak için CHP’yi “dinsiz bir parti” olarak lanse etmisler; ekonomik uygulamada da liberalizmi temel aldiklarini belirtmislerdir.

Oysa siyasal partiler birer örgüttürler, birer tüzel kisiliktirler; örgütlerin dini olmaz, kisilerin dini olur; yani örgütlerde çalisanlarin, örgütlere oy verenlerin, sempati duyanlarin ve üye olanlarin dini olur veya dini olmaz.

Bu siyasal partilerin iktidarlari sirasindaki ekonomik uygulamalarda karsimiza çikan kurallariyla uygulanan bir liberalizm yani kapitalizm degil, bunun yerine uygulanan adeta bir ahbap-çavus kapitalizmi olmustur.

Bu uygulamada para kazanma alani piyasa yerine her zaman siyaset olmustur. Bu partilere gönül verdiklerini ve bu partilerde siyasal çalisma yapmak istediklerini belirtenler, siyasete para yatirmislar ve siyasetten de gelir elde etmek istemislerdir. Bunu da genellikle; imar degisiklikleri, ihaleler almak-ihaleler vermek, ihracat ve ithalat ayricaliklari ile bazi önemli alanlara yatirimlar yapmak ve ucuz kredilere ivedi ve kolayca ulasmakla gerçeklestirmislerdir.

Padisah egemenliginden halk egemenligine geçisi saglayarak siyasal devrimi gerçeklestirdikten sonra çok partili demokrasiye geçilmesini saglayarak da demokrasi devrimini gerçeklestiren CHP, 1965 yilinda bir degisim ve dönüsüme ugrayarak, “ortanin solu” anlayisini benimseyip, bir sosyal demokrat parti kimligini kazanmaya çalismistir.

Bu düzen degismelidir, sloganiyla yola çikan ve yiginlari pesine takan rahmetli Bülent Ecevit, sosyal demokrasinin Türk siyasetinde yer bulmasi için yogun çabalar harcamis ve bu alanda azimsanmayacak mesafeler kaydetmistir.

Bu kez bayragi devralan Sayin Deniz Baykal, karsisina çikarilan bütün olumsuzluklari asarak, sosyal demokrasiyi toplumun farkli kesimlerinde kalici bir duruma getirmeye çalismistir

Sayin Kemal Kiliçtaroglu, hiçbir sosyal sinifa ve sosyal tabakaya dayanmayan CHP disindaki siyasal partilerle baslattigi siyasal mücadelelerde, yeni bir arayis içine girerek;

Toplumda sayilari milyonlari bulan yoksul ve fakir insanlarin bu durumlarini ortadan kaldirma çalismalarini olusturdugu güçlü ekonomi kadrosuyla tamamlayarak, bu çalismalarini birer vaatler zinciri olarak 19.04.2015 Pazar günü, seçim beyannamesiyle topluma aktarmistir.

Isçilerin, yoksul kesimlerin, kenar mahallelerde yasayanlarin (ki bu yörelere varoslar denilmektedir), dar gelirli kesimlerin, çiftçilerin, gençlerin, ögrencilerin, emeklilerin kisacasi toplumun bütün kesimlerini ve isçi sinifini temel alan bir anlayisa CHP’yi oturtarak, çagdas sosyal demokrat partileri gibi esitlik yanina bir de özgürlük ilkesini de ekleyerek, 7 Haziran seçimlerine hazirlanmaktadir.

Böylece CHP’nin, siyaseti içkilerine meze yapanlarin ve elit bir tabakanin partisi olmadigi da ortaya konulmus oldu.

Yillardir sosyal demokrat kimligi tasiyan bir siyasal partiden yani CHP’den duymak istediklerim ve görmek istediklerim bunlardi.

Nihayet, taslar yerli yerine oturdu ve böylece CHP gerçek kimligine kavustu, diyorum.

Seçimlerde CHP ne kadar oy alir bilemiyorum ama önce basta Sayin Kemal Kiliçtaroglu olmak üzere emegi geçenlere tesekkür ediyorum.

Bu gelismeler karsisinda, CHP’yi içtenlikle ve ellerim patlayincaya kadar da alkisliyorum. 

YORUM EKLE

banner284