TELEVİZYON FAYDALI MI..? ( I.)

Adını hatırlayamadığım önemli bir Amerikalı 1926 yılında icat edilen televizyona bakmış bakmış ve: Koca koca insanlar böyle bir kara kutuya sabahtan akşama neden baksınlar ki, demiş. Demek ki öngörüsü kıtmış, diyeceğim geliyor. Fakat bir de, insanların o kara kutuya bağımlılık derecesinde müptela olacağını gördü de uzak dursunlar, işlerine-güçlerine baksınlar, diye tercihlerine peşinen gem mi vurmak istedi, diye de düşünmüyor değilim. Kocaman adam. Boş konuşacak değil ya. İnsanların görüşleri bazen, zat hayatta mı bilmiyorum ama, öldükten sonra daha iyi anlaşılıyor.
Eskiler çocuklarına: Oğlum radyonun gulağını gıvır da ajansı (haber) alalım derdi. Mübarek televizyon da kulak mulak bırakmadılar ki, her şey dokunmatik. Korksak da dokunuyoruz, haberler şıp diye açılıyor.
Haberler dediysek lafın gelişi. Eğitim, sağlık, ekonomi, yatırım, sanat, edebiyat, kültürle ilgili haberler(zaten yok ki) biraz dursunlar bakalım. Varsa yoksa..; hırsız evi- iş yerini hangi yöntemle soymuş. Sapık, avını ağına düşürmek için nasıl bir plan uygulamış. Kadına şiddet uygularken kesici,  delici şeyler mi, yoksa, çok şükür elimiz kolumuz var, diyerek tekme- tokat mı girişmiş. Otomobil, kaldırımda yürüyenlere nasıl dalmış. Park yapardın- yapamazdın kavgasın da kaç ölü kaç yaralı varmış. Haber bunlar imiş meğerimse(meğer).
Spor programları, spor desek de futbol demek istiyoruz tabi, biz erkeklerin favori programı. İyi güzel de, devletin koca televizyonu bile göstereceği iki dakikalık maç görüntüsü için iki saat boyunca “ az sonra”lara sığınıyor. Türkçenin genetiği ile oynadılar da, az sonra demek: İki saat sonra demeye mi gelir oldu. Hele, koca koca adamların olmuş bitmiş maçın ardından şöyle vursaydı, böyle olsaydı türünden saatlerce sündüre sündüre hararetli hararetli yorumları yok mu? Çok biliyorsan, çık sen oyna efendi. Bi futbolumuz vardı “az sonra”larla ondan da soğuyoruz.
Meğer ne çok yapımcı, senarist, oyuncu v.s varmış. Ortalık, içinde aşk kelimesinin mutlaka olduğu dizilerden geçilmiyor. Örnek iyi aile dizileri neyse de, hemen her dizide bir tabanca bıçak, feryat figan, gözyaşı burun sümüğü ki..; Allah hepimize kolaylık versin. Ortaöğrenim çocuklarının konu edildiği gençlik dizileri, dizi değil aslında. Ülkenin geleceği olan gençliğin kafasının içini boşaltan 7.4 şiddetinde deprem sanki. Kuyruk acısı olan devletler bizi savaşla yıkamayacağını anladılar. Şimdi, öyle olmadı sizi böyle böyle yıkacağız, diyorlar. Bu yolda epey mesafe almadılar değil. 
Bir mafya bir mafya ki, adamların şer akan yüzlerine bakmaya korkuyoruz. Doğu Ağızlı bir aşiret hayatı diziler ki..; sanki ülkede İstanbul Türkçesi’yle dizi çekmek yasak. Tarihi diziler sırf atraksiyon, hile, desise, entrika ve kandan mürekkep (bileşim) zaten. 
Başka bir kanal da birkaç yarışmacı, her gün birisi yemek masası hazırlıyor. Yok, yağı az olmuş,  yok tuzu çok olmuş. Karamanlı bu durumda: Zıkkımın kökünü ye, der. Yahu arkadaşlar, bizim bin yıllık geleneğimiz de davetlilerin ikramları eleştirmesi diye bir şey yok. O zaman ya davete icabet etmeyeceksin ya da çeneni tutacaksın. Yabancı kaynaklı yapımlar olduğu için format (biçim) böyle napalım, diyorlar. Mecbur muyuz sanki. İki kişi bir araya gelip, kendi kültürümüze uygun yemek programı çekemeyeceksek ülkenin kapısına kilit asıp gidelim. 
Şimdi Allah için söyleyin, gelinli- kaynanalı yemek programlarından ülke insanlarının olumlu manada alacağı bir şey var mı? Ya o gurmelerin (aşçı) gözcülüğünde yapılan yemek yarışmalarına ne demeli. Yarışmacıların bir dayak yemedikleri kalıyor. Sebep olup yapanlara Mevla fikir feraset ihsan etsin. Bir ciddiler ciddiler ki, sanki uzay projesinde çalışıyor efendiler. Hem ne onlar öyle. Yap bi kuru fasulye - pilav sen de ye ben de yiyim kardeş. 
Televizyonun gülü reklamlar, kendi başına derebeyi olmuş, canı istediği zaman başlıyor canı istediği zaman bitiyor. Reklam hazretleri, program araların da izlediğimiz bir şey mi, yoksa programlarını reklam aralarında izlediğimiz bir şey mi. Anlamadık.
Çocuklara yönelik çizgi filmlerinin konusunu, amacını, dilini, iyi mi- kötü mü olduğunu aldığım tahsille anlayamadım. Yaşım genç, büyüyünce anlarım belki. Bugün bunu olsun Allah’a havale edeyim de tansiyonumu zıplatmayım. 
Azıcık ferahlayalım. Ünlülerin sunduğu sağlıktan yemeğe, spordan dine v.b konuların işlendiği ağır başlı yapımları, bilgi- görgü, ufuk açıcı, yer yer eğlendirici olması bakımından diğerlerinden ayırabiliriz. Fakat eli- ayağı düzgün bir-iki program sayısız televizyon kanalı içinde Sahra Çölü’nde küçük bir vaha olmaktan ileri gitmiyor. Dişimizin kovuğuna yetmiyor. 

YORUM EKLE

banner284