TELEVİZYON FAYDALI MI..? ( II.)

Benim kabahatim yok. Konu televizyon olunca laf uzuyor.
Yakın geçmişte televizyonlarımızda bir evlenme programları vardı ki.; düşman başına. Programa, zamanla evlenme niyeti ile katılmadıklarını anladığımız bazı gençler hatta orta yaş ve yaşlı insanlar büyük teveccüh gösteriyordu. Türk aile yapımızın temeline dinamit koyan bundan daha yıkıcı bir yapım olamazdı. İlişkiler..; ev, araba, maaş, makam, fizik gibi yüksek kriter (kıstas, ölçüt)lere endeksliydi. Çoğu katılımcılar lüzumsuz her şeyi o kadar çok biliyorlardı ki ..; dil bir karış program boyunca car car car…Ya yeter ya. Bu nasıl bir ego. Bazı şeyleri de bilme kardeş. Meğer kaba- saba, patavatsız yetişkin amca- teyzelerde varmış. Bu insanları televizyon mu böyle yapıyor bilmem. Bir alana bir bedava kampanyası yapacak kadar varmış. Ağır olda kamil desinler. Tabi lafa geldi mi muhafazakârız. Böyle olmayan çoğunluk katılımcıları onlardan tenzih ederim. 
Verilmiş sadakamız varmış yaklaşık bir yıl önce ağzımıza bir parmak bal çalındı..; evlilik programları kalkacak, denildi. Yerine ihdas edilen program, aynı sunucularla artık farklı bir format (biçim)ta devam ediyordu. Annesini – babasını, oğlunu- kızını arayanlar, 25 yıldır ayrı ve küs olanlar program ekibinin resmi kurumlarla yaptığı çalışmalarla bulunmaya, buluşturulmaya ve barıştırılmaya çalışılıyordu. Bunlar kötü şeyler değil elbet. İnsanımız kendinden şeyler buluyorlar ki hayli izleniyorlar.
Fakat bir de kayıp ve ölümlü olayları araştırıp bulmaya çalışan yapımlar var ki..; devlet, emniyet bu işleri bıraktı mı ki bunlar harala gürele kayıp arıyor, şüpheli, suçlu arıyor. Emniyetin yüzbinleri aşan kadroları ile böylesi binlerce olaya ait kayıt ve dava dosyaları takip altında iken, haftada bilemedin bir vakayı çözüme kavuşturmak öyle aman aman birşey mi?
Müşteki, mağdur ve şahitlerin olay hakkında ki ayrıntılı açıklamaları kötülere ve kötülüğe yol, yöntem, suç öğretmesi açısından son derece kötü örnek teşkil edebilir. Umulur ki ..; kanallar istemeden kötülüğe ve kötülere parasız iyi bir kurs olma durumunda değillerdir inşallah. Fakat suça meyilli insanların çığ gibi çoğalmasına sebep olabilecek nedenlerden bir bölümü bu yayınlar yoluyla olabilir, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu yapımlar, yani attığımız taş, vurduğumuz kuşa değer mi. Değmez. Böylesi yapımlar kötü örnek olmaktan başka, faydadan çok zarar üreten bir yapıya yol açıyorsa, bu konuları televizyonlar da fahri olarak yapmak yerine, işi asıl sahibine teslim etmek gerekmez mi. Seyreden var, reytingimiz yüksek diyemeyiz. İyi şeyler verdiniz de, toplum almayız mı, dedi. 
Hele o birkaç evli çiftin katıldığı yarışma(ne yarışması ise) programlarında uçukluğun, kaçıklığın sınır tanımaması ile eğlenceli yapımlar olmaktan çıkıp cır cıvık(çok cıvık) yapımlar sınıfına giriyor.
Yeni evlenmiş genç kızların katılımıyla yapılan bir program daha var. Nişan – düğün merasimlerin de ki görüntüler güzel görenek ve geleneğimizdir. Fakat sade insanlar için özel sayılabilecek evlilik öncesi tanışma, evlilik teklifi ve mobilya mefruşat ile teşrifatın, takıların fiyatı salonun kirası v.b söz konusu edilmesinde nasıl bir gaye güdülüyor anlamak mümkün değil.  Bunu televizyoncu ağzıyla 80 milyonla paylaşmanın bir alemi var mı?  Avamların, özellerini sözüm ona meşhurlar (!) gibi ortaya dökmeleri kanalın yaşaması ve tüketimi özendirmeye dönük yapımlar olup, bunlar gurur ve böbürlenme malzemesi yapılamayacak kadar ince şeylerdir. 
Nem ne şekil modacıların jüri üyeliği yaptığı giyim- kuşam, tarz, defile mi dir, adını bilmediğim hatta bilmek istemediğim, üstelik izleme gafletine düşmeyi kendime zul saydığım, gençliği bir malzeme olarak gören ve onlar üzerinden zavallı programlarına eleştiri yapma zahmetine girmeyi bile istemiyorum.
Hafta sonlarında magazin programlarında, pek bi meşhur olup da biz yetişkinlerin bir haber olmasından kendi payıma zerre kadar üzülmüyorum. Flaş flaş… diye ..; yüz ünlü Türk büyüğünden(!) filanın, aynı taifeden falan için ne söylediği, onunda nasıl cevaplandırdığını, bir diğerinin nasıl tanışıp, neden ayrıldıklarını zerre-i miskal merak etmiyorum. 
Verebileceği düzgün bir şeyi olmayan sözüm ona sanat, moda, müzik dünyasının kendi aralarında ki kakara kikiri paylaşımları kendilerinin olsun. Akıllı insanlar, İngiliz atasözünde ki gibi: Kelepir mal alacak kadar zengin değildir. Kendi kapınızdan kendi dünyanıza girin üzerinizden kilitleyin ve orada kalın. Elinizi- kolunuzu çocukların, gençlerin üzerinden çekiniz. Ülkeyi koruyacak ve kollayacak, ileriye götürecek gençliğe kötü örnek olmakla ne büyük bir kötülük yaptığınızı bilmiyor musunuz.? Gerçi neyi biliyor sunuz ki, bunu bileceksiniz. 
RÜTÜKKK… RÜTÜK… Sen nerdesin. Söyle ne iş yaparsın sen.
Sahi ya… Televizyon faydalı mı..?  Vallahi pek şüpheli.

YORUM EKLE

banner284