TERK EDILEN TOPRAKLAR

Bu olay, ülkemizde ve ülke disinda da bir tartismayi baslatti.

Buranin Türk topraklari oldugunu ve her türlü tehlikelere karsin terk edilemeyecegini savunanlarla; buranin küçük bir toprak oldugunu bu nedenle de her hangi bir riske girilmesine gerek olmadigi, yapilan operasyonun yerinde ve basarili oldugunu savunanlar oldu.

Iktidar ise; askerlerimizi riske atamazdik, bu nedenle bu operasyonu düzenledik ve basariyla da sonuçlandirdik, bu bir zaferdir anlaminda Türk ve dünya kamuoyuna olayi aktarmistir.

Öncelikle Saygi Karakolu ve Süleyman Sah Türbesi’nin bulundugu on bin metrekarelik topragin:

Fransizlarla 1921 yilinda yapilan Ankara Antlasmasi ve 1924 yilinda yapilan Lozan Antlasmasi ile buranin Türkiye’nin mülkiyetinde oldugu kabul edilmis; Suriye ile 1956 yilinda yapilan Halep Protokolü ile de Suriye bunu teyit etmistir.

Sonuç itibariyle burasi bir Türk topragidir.

Bir toprak, ya vatandir ya da vatan degildir; bu topragin küçük veya büyük olmasi bu gerçegi degistirmez. Terk edilen bir toprak parçasi, on milyon kilometre kare olunca vatan olur terk edilmez; on bin metrekare olunca vatan sayilir ama terk edilebilir diye bir anlayis olamaz.

Bu bölgenin riskli bir duruma gelmesi ve bu nedenle de bu operasyonun yapilmasi, AKP iktidarinin Ortadogu’da izledigi basarisiz bir strateji ve basarisiz bir politikanin sonucudur.

AKP’nin ABD patentli Ortadogu politikasi, Ortadogu’daki laik yönetimleri ortadan kaldirarak bunun yerine sözüm ona liberal demokrasi yönetimlerinin kurulmasinda rol almaktir.

Yani Ortadogu’da; Misir’da Ihvan ve Tunus’ta da Nahda adini alan Müslüman Kardesler araciligi ile bir “Ilimli Islam” yapilanmayi gerçeklestirmektir.

Misir, Yemen, Bahreyn, Libya ve Tunus’ta “Arap Bahari” adi altinda yasanilan olaylarin ve iktidar degisikliklerin kökeninde bu politika vardir.

Suriye’de bu politikanin kisa zamanda gerçeklesmeyerek bir iç savas yasanilmasinda, Suriye’nin stratejik önemi nedeniyle, Suriye yönetiminin Iran,

Çin ve Rusya tarafindan desteklenmesi; buna karsin, yönetim karsitlarinin da geri planda ABD ve AB ülkeleri ile öne çikan Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafindan desteklenmeleri, Suriye’de iç savasin uzamasina neden olmustur.

ABD, AB, Katar ve Suudi Arabistan, yönetim karsitlarini destekleme politikalarindan vazgeçmisler, ancak AKP iktidari izledigi politikalarda herhangi bir degisiklige gitmemistir.

Sonuçta Suriye, iç savas nedeniyle egemenlik kurdugu topraklarin bir bölümünü elinde tutamamis, bu topraklarda ISID adini alan bir devlet ile PYD adini alan ve AKP iktidari tarafindan terör örgütü olarak nitelenen örgütünün yönetimine geçmistir.

AKP iktidari, operasyon öncesinde; ABD, Suriye, PYD güçlerinin bilgilendirildigini, bu güçlerin herhangi birinden deste ve yardim görmedigini söylemis ise de; bazi çevreler, PYD güçlerinin rehberliginde operasyonun gerçeklestigini belirtmislerdir.

Operasyon sirasinda, ISID ve PYD güçleri tarafindan kaynaklanan herhangi bir olumsuzluk yasanilmamis olmasi; Türkiye’nin, “Komsulariyla Sifir Sorun Politikasi”nin geçerliligini de göstermistir!

Yeni Türbe insasi için PYD güçleriyle nasil bir uzlasiya varildi simdilik bilemiyoruz.

Suriye’deki yönetim, Alevi ve düsman; PYD, terörist bir örgüt; bakalim sonuç ne olacak? 

YORUM EKLE

banner284