Ye Kürküm Ye!

Sofraya yanasan hoca yemege baslamadan kürkünün etegini yemek tabagina uzatinca sofradakiler sasirip “Hocam ne yapiyorsun” derler. Hoca hane sahibine dönerek “bu ikram, itibar bana degil kürkümedir, bu yemek te kürkün hakkidir, çünkü kürk olmadan geldigimde beni kimse sofraya çagirmamisti” der ve bu agir dersin aci gülümsemeleriyle yemege devam ederler.
Insan davranisinin ve toplum yasantimizin çarpici özelliklerinden birini anlatan bu hikayenin benzeri davranislar günümüzde de devam etmekte olup hepiniz farkli örneklerini yasamisinizdir. Yasantilarim, meslegim ve konumum geregi bu örnegi sikça yasayanlardanim. Siradan günlük kiyafetinizle gittiginizde “ dayi, amca, abi vb.” hitaplarla karsilandiginiz, bazen de horlandiginiz ayni ortamlara takim elbise, kravat vb. kiyafetle gittiginizde “buyurun beyefendi” diye karsilanir ilgi ve itibar görürsünüz. Ülkemizde günümüz iktidari tarafindan planlanan ve siyasal muhalefet tarafindan sadece izlenip elestirilen gündemi izleyen okurlarimiz nereye gitmek istedigimizi anlamislardir.
Her konuda hedefe dogru emin adimlarla ilerlemek isteyen iktidar, bir çok konuda oldugu gibi ilk ve orta ögretim kurumlarinda düzen degistirip felsefesine göre dizayn etmeye devam ediyor. Son olarak ilk ve orta ögretimde   kilik kiyafet yönetmeligini degistirip okul formalarini da kaldiriyor. Sözde egitim ortamlarina serbestlik özgürlük getiriyor.
 Öncelikle bazi bilinen gerçekleri paylasarak devam edelim. Ekonomik özgürlügü olmayan ülkenin siyasal, toplumsal, bireysel vb. özgürlügü olamaz, ancak bazi azinlik   ve varsil aile guruplarina bakinca serap misali ekonomik özgürlükler varmis gibi görünür. Bu durumu yansiz ve riyasiz bakabilen herkes çok net görebilir.
 Kisi basina milli gelir rakamlarinin yüksek olmasi ülke insanlarinin refahini ve ekonomik özgürlügünü belgelemez, çünkü genelde milli gelirin % 80’ ini ülkedeki % 20’ lik varsil nüfus paylasir, kalan % 20’ lik dilimi de nüfusun % 80’nini teskil eden yoksul kesim paylasir. Bu yillardir böyle devam etmekte olup yaklasik bu gün de böyledir.
 Çagin olmazsa olmazi enerji konusun da tamamen disa bagimli hale gelen, yerli dogal kaynaklarini henüz harekete geçiremeyen ülkemizdeki, üretime dayanmayan farkli metotlarla, vur- kaç taktikli rant amaciyla ülkeye giren her renkteki sicak yabanci para ve onun göstergeleri de kalkinmisligin göstergesi olamaz çünkü her an kaçabilir.
 Önemli olan gösterge çiftçinin, küçük sanayici ve çarsi esnafinin bulundugu ortamlardaki insanlarin ekonomik güçleri, ekonomik bagimsizliklari ve mutluluklaridir. Hiçbir zaman ekonomik bagimsizliga kavusamamis çiftçimiz, küçük sanayici ve esnafimiz ile asgari ücretli isçimiz bu gün de çesitli krediler, borçlar ve issizlik kiskacinda eli kolu bagli ve ekonomik olarak bagimli durumundadir. Güvenlik koridorlari ve menfaat gurubu alkisçilarin ortasindan bunu görüp fark edebilmek imkansiz oldugu için yönetenlerin yanilma payi da her zaman fazladir.
Bu durumdaki esnafin, asgari ücretli isçinin, çaresizlik içindeki köylünün, issiz ve çaresiz velilerin çocuklarina yasam felsefenizin uzantisi düsüncelerinizi sözde kiyafet serbestligi olarak sunar da; yilda bir kez okul önlügünü bile almakta zorlanan anneleri her sabah okula gönderecekleri çocuklarina ne giyindireceklerinin derdine düsürürseniz bu kiyafet özgürlügü olmaz.
Yoksul çocuklar her gün eve döndüklerinde; okulundaki olasi birkaç varsilin çocuklarinda gördügü, her gün farkli renk ve desendeki kiyafetten, reklam gücü yüksek markalardan istediklerinde, neden kendilerinin de ayni elbiseden olmadigi düsüncesinin ezikligini yasadiklarinda bu özgürlük olmaz, ancak eziklik olur. Durumun devami halinde yönetsel ve çevresel baski ve çaresizlik duygusuyla ögrencinin ve ailenin ruh sagligi bozulmaya baslar, bireysel ailesel ve toplumsal yeni olumsuzluklar, yeni sorunlar siraya girer.
Her konuda oldugu gibi bu konuda da Türkiye’nin, birkaç metropol kentindeki varsil ailelerinin toplandigi elit bölgelerden ibaret olmadigini ve her haneye aylik bir milletvekili maasi, harcirahi girmedigini. Bazi kuruluslarin arastirmalarina ve tahminlerimize göre ülke nüfusunun % 80 den fazlasinin yoksulluk sinirinda, büyük bir kisminin da açlik sinirinda yasadigini unutarak alinacak her karar, atilacak her adim olumsuz sonuçlar doguracaktir.
Kirsaldaki yoksul ailede dogup büyümüs, kamuda 27 yil egitim kurumlarinin yapim ve bakiminda çalismis, egitim bilimleri egitimi de almis, bir mühendis olarak yarinlardaki sikintiyi bu günden görebiliyorum. Benimle ayni ortamlarda, ayni cadde ve sokaklarda benzerim kosullarda dogup büyümüs olan, sayin Milli Egitim Bakanimiz da bu durumu en az benim kadar bilir ve görür de; acaba günümüzün kosullarinda ülkenin gerçegi olan bu olumsuz   durumu neden özgürlük ve serbestlik olarak anlatir bilemiyorum. Ayni mahallede yasayan çocuklarin sokak kiyafetlerinden örnekleme yaparken mutlaka bir bildigi, bekledigi ve düsündügü olmali. Bunu net olarak bilemedigimiz için kendimizce yarinlar için endiselere kapiliriz.
Temel endisemiz;   özellikle 1980’ li yillardan itibaren siyasetin masum oy araci olarak kullanilan, benzemese de türban diye adlandirilan ve farkli görünümlerle sergilenen basörtüsü kozunun, toplumun ve egitimin her kesiminde yayginlastirilarak kalici kilinmasi ile, ilk ve orta okullarda da yönetsel ve çevresel baskilarla kiz çocuklarinin okul ortaminda baslarini baglamalari, anamin ve bacimin basörtüsünden farkli olarak, siyasal simge durumuna getirilen türbanin ardindan Islam’a atfedilen çarsaf vb. tüm kiyafetlerin serbestlestirilmesi ile sözde muhafazakarlik adina medeni dünyadan kopusumuzun hizlandirilarak, günümüz arap dünyasina ve onlarin yasam anlayisina dogru itilmemizdir.
Bu olasiligin devami ve dindar gençlik yetistirme tezinin uzantisi olarak; Yüce dinimizin anahtari Kuran’in içeriginin anlasilip algilanmasi göz ardi edilircesine; sadece arapça kuran okumayi ögretmenin planlanmasi ve bunun devaminda da özellikle yoksul kesim çocuklarinin siyasallasmis tarikat organizasyonlarinin, cemaat okullarinin eline ve güdümüne yönlendirilmesidir.
Olasi kitlesel yönlendirmenin devaminda Ulu önder Atatürk’ün isaret ettigi muasir medeniyeti temsil ettigi düsünülen ve birligine girmek için çaba harcanan Avrupa dan uzaklastirarak milletimizin, yurttas bilincinin olusmadigi ABD güdümündeki Islami yapilara itilmesi ile cumhuriyetin laik degerlerinin yok edilmesi olasiligi bir baska endisemizdir.
Ülkesini seven, iktidarlarin olumlu girisimlerini destekleyen, ülkemiz ve insanimiz yararina olumlu çalismalar yapmayi ibadet sayan bir yurttas olarak endiselerimiz de yanilmis olmayi istesem de paylasmayi görev sayarim.
Özellikle enerji baglantili yer alti kaynaklarinin paylasilabilmesi adina, Arap bahari aldatmacalari ile sisirilip birbirleriyle savastirilarak parçalanan Islam ülkelerinin cografyasi durumuna düsürülen bölgemizde, terör ve türlü oyunlarla paramparça edilmeye çalisilan cennet ülkemizin; tarimiyla, sanayisiyle, çagdas egitimli insan potansiyeli ile insanliga katki veren konuma ve güce erismesi arzularimi paylasiyor; masum görünümlü siyasal kararlarin tekrar gözden geçirilmesinin yararli olacagi inancimla esenlikler diliyorum.
                                                                                                                [email protected]
YORUM EKLE

banner284