YİNE DİL ÜZERİNE

Hititliler, yıllarca geriden, şöyle yazmışlar: “Dil, insanları birbirine bağlayan bir köprüdür. Helal olsun onlara. Sonra ülkemizin yüz akı Fazıl Hüsnü Dağlarca sözü almış, Türkçe “ Ses Bayrağımız” demiş. Nazım Hikmet, olanca coşkusuyla Türkçeyi göklere çıkarmış.
 Geçtiğimiz eylül ayının 26. günü, Türk Dil Bayramı kutlandı. Türkçenin ilk          (ferman) bayraklaştıran Karamanoğlu Mehmet beyin yurdunda cılız bir anma düzenlendi. Yankısı bile duyulmadı. Bin yıldır Arapça ve Farsçanın ağır yükü altında ezilen Türkçemiz, Atatürk ve yanındaki aydınların emeğiyle, yeniden diriltildi. Şimdide dilimiz yine diğer dillerin saldırısı altında. İçte gericilik, dışta emperyalist ekin(kültür) baskılanmasıyla boğuluyor.
 Dilimizi kurtarmanın yolu, öncelikle kitapla, okumakla olacaktır. Bakın P.Weiss isimli kişi ne demiş: “ Ben bir kentin kitabevi sayısına bakarak, onun hakkında karar veririm. Durun bakayım, Karaman’da kaç kitabevi var? Araştırdım sekiz olduğunu gördüm. Bir de sahafımsı dükkan. Buna üç kitabevi(kütüphane) ekleyelim, çıkan sonuç çok üzücü. İnsanlar kitap okuma yerine internet ve telefon “okuyorlar”. Çoğu da seks, içeriksiz, çerezmişçesine filmler, müziklerle “günlerini gün” ediyorlar.
 Türk Dil Kurumu önüne iki amaç koymuştu. 
1-    Türk dilini ekinimizin eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek, yetkinleştirmek.
2-    Bunun için, yazı dilinden Türkçeye yabancı kalmış ögeleri atmak, halkçı bir yönetimin istediği biçimde, halkla aydınlar arasında, nitelikçe ayrı bir dil varlığını ortadan kaldırmak.
 Roma ile Kartaca’nın birbirlerine amansızca saldırdıkları dönemde, senatör Seneca, senatoda yaptığı konuşma hangi konuda olursa olsun, sözünü “Kartaca yıkılmalıdır” diye bağlarmış. Ben de böyle yapıyorum: “Dilimizi geliştirelim, yayalım, ona sahip çıkalım.”

 

YORUM EKLE

banner284