UMUT TACİRİ

Sermayeleri sadece umut olan umut taciri siyasetçilerin topluma verecekleri hiçbir şeyleri olmadığı gibi halkın geleceğe yönelik umutlarını da karartmaktan öte bir şeyler yapmamış olurlar. Bu gibi durumlar için “umut Mehmet’in ekmeği ye Mehmet ye!” şeklinde anlatımlar vardır.

Umut taciri olan siyasetçiler, “hangi limana gideceğini bilmeyen gemiye benzerler; bu gemiye hiçbir rüzgârın yararı olmaz.” Yani insan, önce nereye gideceğini, ne yapacağını ve ne olmak istediğini kesinleştirir ve bundan sonra meydana çıkar.

“Ben, hele bir meydanlara çıkayım, islim sonradan gelir,” anlayışı, insana bir yarar sağlamaz. Sadece güven kaybına uğratır ve yıpratır.

“Bırakın yıkılıncaya kadar sallansın,” deyimi vardır. Bu deyim bazılarının davranışlarını somutlaştırmak için söylenmiştir. Örneğin: Muharrem İnce, son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bazı koşullar ortaya koyuyor ve bu koşulların gerçekleşmesi durumunda aday adayı olabileceğini belirtiyor.

Muharrem İnce: Parti Genel Başkanı mı, İstanbul Büyük Şehir Başkanı mı, Cumhurbaşkanı mı olmak istiyor? Ya da bunların hepsi mi olmak istiyor?

İnce, Cumhurbaşkanlığı’nın yolu, parti başkanlığından geçer diyordu; şimdi, Cumhurbaşkanlığı’nın yolu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan geçer demeye başladı.

Kısacası İnce, bir başkan olacak ama ne başkanı olacağı şimdilik meçhul!

Acaba Muharrem İnce’nin kafası mı karışık, yoksa halkın kafasını mı karıştırmaya çalışıyor?

İnce, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bütün çalışmalarının odağına Parlamenter Sisteme geçişi alma yerine; siyasetinin merkezine AKP Genel Başkanını alarak ve AKP Genel Başkanının kulvarına girerek siyaset yaptı. Oysa siyaset, sistemler üzerinden yapılır; kişiler, kimlikler ve değerler üzerinden yapılmaz.

Günümüzde de İnce, girdiği her ortamda hala Cumhurbaşkanı olacağım diyor, parlamenter sistemi geri getireceğim, demiyor. Demek ki, İnce’nin parlamenter sisteme dönmek diye bir niyeti yokmuş.

İnsanoğlu yaptığı yanlışları, hataları yenilgileri bir türlü kabul edemez ve bunları; bir kişiye, bir kuruma ve bir olaya yıkmaya çalışır; böylece de yetersizliğine ve kusurlarına bir kılıf aramaya ve de bulmaya çalışır.

İnce, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamamasını bir takım gerekçeler sıralayarak, suçlu arama eğilimine girdi ve bu eğilimini halen sürdürmektedir.

İnce, seçimden sonra özeleştiri yaparak, kendisini geliştirmek ve yenilemek için gerekli çalışmalara girmesi gerekirken:

Partisini olağanüstü genel kurula götürmek için imza toplamak,

Her ortamda da partisini karalayarak, parti yönetimini güç durumlarda bırakmaya çalışmak,

Partiden daha fazla oy aldığını(Partisinin önderlik yaptığı halkoylamasında aldığı oy, %49 olmuştur… Mühürsüz oy pusulaları ve mühürsüz oylar geçerli sayıldığı durumda bile) ileri sürerek, bunu her ortamda söylemek, gibi bir takım olumsuz yaklaşımlarda bulunmak,

Ve bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de, ben seçimi: “Muharrem gel buraya denildiği zaman kaybettim.” Diyor. Bu çağrı; bir içtenliğin, bir samimiyetin, bir sıcaklığın ve bir inancın ifadesidir.

Aslında İnce’ye seçimi kaybettiren bunlar değil; anlamsız ve yersiz gururu ve kibri oldu.

Ve hiç kimse “bulunmaz Bursa kumaşı” değildir…

“Muharrem İnce gölge etme senden beklediğim hiçbir şey yok, zira senin topluma verebileceğin hiçbir şey yok…” Görüşündeyim.

YORUM EKLE

banner284