AMELE-2

Ayağını kaplayan serinliğin yüzünde de hisseden Yusuf, okuldan mezun olduğu sınıfa dönerek, hayallere daldı: sınıf, ikinci katta, Birinci İstasyon Caddesine ve kuzey kısmına bakıyordu. Okulun ahşap alanlarını ve ahşap merdivenlerine dökülen katran, merdivenlerden çıkılınca sağ tarafında bulunan sınıflarına da dökülmüştü…

Yusuf, okuldan mezun olalı dört yıl geçtiği halde, okulun önüne her gelişinde, anlayamadığı bir heyecan içini kaplar, daha dünmüş gibi arkadaşlarını, öğretmenini bütün canlılığıyla hatırlardı…

Mavi önlüğü içinde, anaç bir tavuk gibi öğrencilerini kanatları altına alan; bazen de şefkat dolu kollarıyla öğrencilerini saran Ayşe Öğretmen, bütün öğrencilerini bir annenin sevgisinden öte bir sevgiyle severdi adeta… Yüzünde gülmek hiç eksik olmayan Ayşe öğretmen, öğrencilerini kendisine, okula ve öğrencileri birbirlerine öyle bağlamıştı ki, okulun açık olmadığı zamanlar, öğrenciler için bir işkence zamanı olur; öğrenciler, okula başlamayı iple çekerlerdi…

Ayşe Öğretmen; uzun boylu, kumral tenli, her zaman güler yüzlü, koyu kahverengi gözlü, omuzlarına kadar özgürce dökülen dalgalı ve siyah saçları vardı… Öğrencilerine daima huzur veren gülüşleri ve henüz bestesi yazılmamış bir güftenin sesi gibi olan konuşması, sıcak elleriyle okşadığı her öğrencinin başında bir mutluluk hissi yaratırdı; ellerindeki sıcaklık, içten gelen kalıcı bir sevginin parmaklarına yansıması olurdu, sanki…

Ayşe Öğretmen, öğrencilerine hiç kızmaz; öğrencilerinin aşırı yaramazlıkları karşısında; sıcak, sade ve ağır ağır konuşarak, bu davranışının nedenini sorar, bu davranışının yanlış olduğunu bildirir, tekrarlanmayacağına söz aldıktan sonra da özür diletirdi; sonra da öğrencinin özür dilemesi karşısında, yanlışını düzeltme sözü verdiği için öğrencisine teşekkür ederdi…

Ayşe Öğretmen, bu olanlarla öncelikle öğrencilerine özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi öğretirdi. Sınıfta öğrenciler arasında bir özür dileme ve teşekkür etme davranışlarının yaygınlaşmasını ve bu davranışların sergilendiğini, bilinmeyen yerleri ya da konuları keşfetmiş bir kâşif gibi mutlulukla seyrederdi, Ayşe Öğretmen…

Ayşe Öğretmen, öğrencilerine evde yapılması için ödev vermezdi; verdiği ödevlerin, sınıfta ve de okulda yapılamasını isterdi; bu ödevler bir ders içinde ve sınıfta yapılırdı; ya da okulda bir gün içinde yapılırdı…

Öğrenciler arasında yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanması için öğrenciler sessizce istedikleri arkadaşlarıyla bir araya gelerek, görüş ve düşüncelerini paylaşıp, ödevlerini yaparlardı; Okulda teneffüs aralarında öğrenciler, okuldaki diğer öğretmenlere ödev ile ilgili sorular sorarlardı. Öğrencilerin bu şekilde

okuldaki öğretmenlerine soru sormaları, öğretmenler arasında öğrencilere “Ayşe’nin Çocukları” denilirdi. Ayşe Öğretmen, sınıfta ve okul içinde yapılacak ödevlerde, öğrencileri tamamen serbest bırakırdı; bahar ve yaz ayları başlangıcında okuldaki bahçede zaman zaman piknik yaparak, öğrencilerin yemeklerini paylaşmalarını da gerçekleştirmiş olurdu.

Ayşe Öğretmen, sorularını “kim yapacak” değil de “kim yapamadı” şeklinde sorardı.

Öğrencilerine unutamadıkları anıları veya bir günlük anılarını anlattırarak, öğrencilerin, topluluk karşısında kendilerini ifade etme ve özgüvenlerinin gelişmesini sağlardı, Ayşe Öğretmen…

SÜRECEK

YORUM EKLE

banner284