EVİMİZ GÜZEL EVİMİZ

Burada çakılıp kaldık. Virüs korkusundan, her şey alt üst oldu. Oysa, bu zamana dek çoktan Karaman’da olurdum. Madem eylemli olarak gidemiyorum, düşleyerek giderim dedim, aldım elime kalemi.Baba evimin, ebemin evinde şimdi, yeller esiyor. Sokağımızda elimizden alınmış durumda. Varsın olsun. Anılar bizimle ya, bu yeter de artar bile. Evimiz Ermenilerden kalmaymış. Zaten bizim Gazidükkan’da oturanlar ya Ermeni ya da Rummuş. Çift kanatlı kapıdan hayata (bahçeye) girilir, sağda tandır ve ocak vardı. Yerler Gasaba taşlarıyla kaplıdır. Duvar dibi komşumuz Macır Ahmet ağagildir. Onların aş hanesinin buharesinde bir leylek yuvası vardır. Konukları hiç şaşmadan her yıl gelip, evlerine konarlar.Bu tür evler birer “mülkiyet kalesidir” Yüksek duvarla çevrilidir. Küçükte olsa bahçeleri vardır. Su mahalle çeşmesinden getirilir. Dış kapının hemen sağında, çamur henüz yaşken, üzerine sağ el bastırılarak iz yapılmıştır. Roma Hukuku ders kitabında da bunu görmüştüm. Anlamı “burası benim elimin altındadır.” demekmiş. Yed-El’in sözlük anlamı şöyle: 1) Kudret, güç, 2)Yardım, 3) Araç, 4) Mülk.Çatalhöyük’teki evler tek oda olup, kapısızdır. Giriş-çıkışlar tavandan yapılır. Hititler bir evde 8-10 kişi kalırlarmış. Roma’da ev, ailenin reisi olan babaya aittir. Ataerkil aile yapısında çocuklar ne denli yaşlı olurlarsa olsunlar, baba sağken hiçbir mülkiyete sahip olamazlarmış. Bu nedenle evlerimize “Baba Ocağı” deniyor.Melih Cevdet Anday’dan bir alıntının tam zamanı: Sormuşlar evlenmek nedir? Evlenecek erkeğin oturması için babası bir ev yaptırır, güvey ve gelin buraya yerleşirler. Böylece ev sahibi olurlar. Bunun için “evlendi” derler. Sonraları evlerin yerlerini apartmanlar aldı, yeni evliler bunların katlarındaki dairelere yerleştiler, böylece evliliğin yerini “katlanmak” aldı demiş.

Dünya evi var, “dünya evine girmek var” birde “ana kucağı” var.İki oda, bir seki altından oluşan evlerdeki yoğunluk, aynı tencereden yemek, kendine ait bir odanın olmayışı, gaz lambasının kör karanlığında ders yapmaya çalışmak, aynı yatağa sığışmak. Bunca yoksunluğa karşın, o duvarında el izi olanev bizim evimizdi. Orada varsıllığı (zenginliği) değil yoksulluğu bölüşmüştük. Bu da bir erdem olsa gerek.Bir ermeni atasözüyle bağlayalım yazımızı: “Evi olmayanın evi dünyadır.”

YORUM EKLE

banner284