ÖĞRETMEN-5

İkinci yarıyıl için okulun ön bahçesinde toplanan yüzlerce öğrencinin meraklı ve şaşkın bakışları karşısında; kendimi, uçsuz bucaksız bir bahçede karlar arasında fışkıran çiçekler arasında hissettim ve benliğimi saran heyecanı yenerek, Bayrak Törenini izledim.

Bayrak Töreni’nden sonra okul müdürü beni ilk dersimi yapacağım altıncı sınıfa öğrencilerle tanıştırmak üzere götürdü. Sınıfa girdiğimizde, öğrenciler ayağa kalktılar. Müdür, öğrencilere oturmalarını işaret ettikten sonra:

“Okulumuza yeni atanan Tarih Öğretmenimiz, sizin de derslerinize girecek,” dedi ve beni öğrencilerle tanıştırdı.

Daha sonra bana dönerek, hafifçe gülüp, elimi sıkarak:

“Başarılar dilerim, öğretmenim,” deyip, sınıftan ayrıldı.

İlk sınıfım, ilk öğrencilerim, ilk dersim. İçimde bir bahar havası oluştu adeta, elimde olmadan gülümsedim. Öğrencilerime ilk sorumu yönelttim:

“Arkadaşlar, ilk yarıda konuları nasıl işlediniz, şu anda hangi konudasınız?”

Sınıf başkanı olduğunu tahmin ettiğim öğrencim, ayağa kalkarak:

“Konulara evde çalışıp gelerek, sınıfta anlattık.” dedi ve ekledi:

“Yavuz Sultan Selim’i işleyeceğiz.”

Anladım anlamında başımı, birkaç kez öne doğru salladıktan sonra öğrencime:

“Teşekkür ederim.” Dedim.

İlk yarıdaki başarısızlığın tartışmasını yaptıktan sonra, konuları, olaylar arasında bağlantı kurarak ve olayları, içinde geçtikleri koşulları göz önünde bulundurarak, tartışma yöntemiyle işleyeceğimizi aktardım. Her 15 günde konularla ilgili bilgi notları vereceğimi, ayrıca konularla ilgili olarak diledikleri kaynaklardan bilgi toplayabileceklerini, ders kitaplarının birer araç olduğunu önemli olan müfredat programındaki konular olduğunu belirttim.

Birkaç gün içinde, 15-20 kadar olan öğretmenlerden bir kısmının öğretmenler odasında, bir kısmının da farklı yerlerde toplandıklarını gördüm. Çok üzüldüm.

Bir öğretmene yaklaşarak:

“Neden ayrı yerlerde toplanıyorsunuz?” diye sordum.

Hiç anlamına gelen omuz çekerek, sorumu yanıtlamaya çalıştı.

Verdiği yanıttan tatmin olmadığı belirten anlamlı bir bakışla, öğretmenimizin yanından ayrıldım.

Öğretmenler arasındaki bu ayrışmaya ve bu ayrışmayı ortaya çıkaran nedenlere bir türlü anlam veremedim. Bir ülkede özellikle de bizim ülkemizde vatandaşlar ve sorumlu kişiler olarak öncelikle eğitim ve bilimde birlik oluşturmamız gerekir inancındayım.

Öğretmenlerle zaman zaman bir araya geldiğimizde, bu ayrılığın yok olacağı inancına kapıldım. Bazen ortak noktalar bulup, düşünce birliğini sağladığımız da olduğunda çok mutlu oldum, birlikte öğrencilerimiz için daha güzel ve yararlı çalışmalar yapabileceğimizi düşündüm.

Birkaç gün sonra, öğretmenlerin ayrışmalarına karşın, öğrencilerim arasında bu durumun olmadığını gördüm, bu kez sevindim.

Günler, birbirini izledi. Öğrencileri daha yakından tanımaya başladım. Öğrencilerimin samimi, dürüst, özverili, sağlam karakterli kişiliğe sahip, sevgi ve bilgiye aç, saf ve temiz, gözlerinin içi gülen olduklarını her geçen gün izledim. Sevindim, mutlu oldum. Heyecanım ve coşkum artmaya başladı.

Başlangıçta, içinde bulunduğum kış aylarında Arapgir’i fazlaca tanıma şansım olmadı. Her taraf kar. En çok gittiğim yer, meteoroloji tepesi. Bu tepeden beyaz renge bürünmüş, Arapgir’i seyrettim.

Karların altında ne güzellikler saklı acaba diye düşünmeden kendimi alamadım. Kış aylarında beyaza boyanan bu gördüğüm yerlerin, bahar ve yaz aylarında da yeşile boyanan ve eşiz güzellikte bir doğaya sahip olacağını hayal ettim.

Tarihten günümüze akıp gelen kültürünün, insan ve toplum yaşamına damgasını vurduğu Arapgir’de yaşayan sıcak ve güler yüzlü insanların, geçimlerini bağcılık, bahçe tarımı ve küçükbaş hayvancılıkla sağlayabileceklerini tahmin ettim.

Karların yoğun olarak yağdığı bir günde, bir heyecan ve korkuyla karışık bir endişe yaşamaya başladım. İlk dersimde sınıfta yaklaşık on kadar öğrencimi göremedim. Endişelendiğimi gören bir öğrencim:

“Bu arkadaşlarımız, yakındaki köyden geliyorlar, bu nedenle gecikmiş olabilirler,” dedi.

Endişelenmem biraz gitmişti ama öğrencilerim gelinceye kadar yine de tam olarak rahatlayamadım.

Bu durumu tekrar yaşadığım günlerde ilk dersleri yapmayı bile ihmal ettim. İkinci kata çıkarak, uzaklardan gelecek öğrencileri heyecanla bekledim; tek sıra halinde gelmekte olan öğrencilerin karartılarını algıladığımda, yurdumun bir

köşesi işgalden kurtulmuş gibi çok sevindim, sanki dünyalar benim olmuş sandım.

SÜRECEK...

YORUM EKLE

banner284